Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
SÜAR : Ottoman Turkish

Ateşin harareti. * Çok acıkmak

SÜB' : Ottoman Turkish

Yedide bir

SÜBAT : Ottoman Turkish

Dalgınlık. * Uzun dinlenme. * İstirahat zamanı. * Uzun uyku şeklinde olan baygınlık. Koma. * Dehir, zaman

SÜBATA : Ottoman Turkish

Süprüntülük, virâne

SÜBAÎ : Ottoman Turkish

Yedi harfli, yedili

SÜBBET : Ottoman Turkish

İnsanın oturak yeri

SÜBBUH : Ottoman Turkish

Tesbih edilen (Allah. C.C.)

SÜBE : Ottoman Turkish

On kişiden fazla olan erkek cemaatı. * Havuzun ortası

SÜBHA : Ottoman Turkish

Çekilen tesbih, tesbih tânesi. * Duâ ve nâfile namaz

SÜBHAKEŞ : Ottoman Turkish

f. Tesbih çeken

SÜBHAN : Ottoman Turkish

Allah (C.C.)

SÜBHANALLAH : Ottoman Turkish

Cenab-ı Hakk'ın mahlukatı ve eserleri karşısında duyulan hayret ve taaccübü ifade etmek için söylenir. Cenab-ı Hakkın zâtında, sıfâtında ve ef'alinde bütün kusurlardan münezzehiyetini ifade eder.(Sübhanallah ve Elhamdülillah cümleleri Cenab-ı Hakk'ı Celal ve Cemal sıfatlarıyla zımnen tavsif ediyorlar. Celal sıfatını tazammun eden Sübhanallah, abdin ve mahlukun Allah'dan baid olduklarına nazırdır.Cemal sıfatını içine alan Elhamdülillah, Cenab-ı Hakk'ın rahmetiyle abde ve mahlukata karib olduğuna işarettir. Meselâ: Biri kurb, diğeri bu'd olmak üzere bize nâzır şemsin iki ciheti vardır. Kurb cihetiyle hararet ve ziyayı veriyor. Bu'd cihetiyle, insanların mazarratlarından tâhir ve sâfi kalıyor. Bu itibarla insan, şemse karşı yalnız kabil olabilir, fâil ve müessir olamaz.Kezâlik, bilâteşbih, Cenab-ı Hak rahmetiyle bize karib olduğu cihetle Ona hamdediyoruz. Biz Ondan uzak olduğumuz cihetle Onu tesbih ediyoruz. Binâenaleyh, rahmetiyle kurbüne bakarken hamdet. Ondan baid olduğuna bakarken tesbih et. Fakat her iki makamı karıştırma. Ve her iki nazarı birleştirme ki, hak ve istikamet mültebis olmasın. Lâkin iltibas ve mezc olmadığı takdirde her iki makamı ve her iki nazarı hem tebdil, hem cem' edebilirsin. Evet, Sübhanallâhi ve bihamdihi her iki makamı cem'eden bir cümledir. M.N.)(Cenab-ı Hakkı şerikten, kusurdan, noksâniyetten, zulümden, acizden, merhametsizlikten, ihtiyaçtan ve aldatmaktan ve kemal ve cemal ve celaline muhalif olan bütün kusurattan takdis ve tenzih etmek mânası ile saadet-i ebediyeyi ve celal ve cemal ve kemal ve saltanatının haşmetine medar olan dar-ı âhireti ve ondaki cenneti ihtar edip delâlet ve işaret eder. Ş.) (Bak: Bakiyat-ı sâlihat)

SÜBHANALLAH : Ottoman Turkish

" ""Allah eksikliklerden uzaktır"" mânâsında bir tabir."

SÜBHANÎ (SÜBHANİYE) : Ottoman Turkish

Allah (C.C.) ile alâkalı. İlâhî. Allah'a mahsus, Onun eserlerine âit ve müteallik. Allah'ın Sübhan sıfatına âid

SÜBJEKTİF : Ottoman Turkish

Fr. Bilen akıl ile alâkalı. * Eşyanın hakikatına değil de ferdin düşünce ve duygularına dayanan. Şahsî görüşe göre olan. İndî, nefsî olan

SÜBJEKTİF : Ottoman Turkish

şahsî görüşe göre olan, indî

SÜBJEKTİVİZM : Ottoman Turkish

Fr. Fls: Akıldan başka realite kabul etmeyen, yanlış bir nazariye

SÜBRUT : Ottoman Turkish

(C.: Sebâriyet) Az. * Otsuz ve susuz yer. * Fakir adam

SÜBT : Ottoman Turkish

Ayıp

SÜBUR : Ottoman Turkish

Helâk, helâket. Mahvolmak. * Men olmak, kovulup sürülmek

SÜBUT : Ottoman Turkish

(Sebt. C.) Cumartesiler. Cumartesi günleri

SÜBUTÎ : Ottoman Turkish

Varlığı kat'iyyen isbat edilene ait. Müsbet, isbatlı olan. (Bak: İman-ı bil-âhiret)

SÜBÛT : Ottoman Turkish

sabit oluş, kesinleşme

SÜBÛTÎ : Ottoman Turkish

sabit olmakla ilgili

SÜBÜHA : Ottoman Turkish

(C.: Sübühât) Nur. * Azamet, büyüklük