Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
SÜRUR : Ottoman Turkish

(Serir. C.) Tahtlar. Yatacak yerler

SÜRUŞ : Ottoman Turkish

(C.: Süruşân) f. Melek. * Cebrâil (A.S.)

SÜRYANÎ : Ottoman Turkish

Eski Suriye halkından. Sâmilerin Aramî kolundan ve garb kısmından olan ve bunların dininden olan

SÜRYE : Ottoman Turkish

Gece seyri. * Ulaşmak, varmak

SÜRYÂNÎ : Ottoman Turkish

eski bir kavim

SÜRÂT : Ottoman Turkish

hız

SÜRÂTLİ : Ottoman Turkish

hızlı

SÜRÛR : Ottoman Turkish

sevinç, neşe

SÜRÜ : Ottoman Turkish

Tar: Devşirme suretiyle alınan Hristiyan çocuklarının yüzer, yüzellişer, ikiyüzer veya daha fazla kişilik kafileler halinde sevkedilmeleri. Sürü adı verilen bu kafileler, sürücülerle muhafızların nezareti altında hükümet merkezine sevkedilirlerdi. (O.T.D.S.)

SÜST : Ottoman Turkish

f. Gevşek, tembel, sölpük

SÜSTÎ : Ottoman Turkish

f. Gevşeklik, uyuşukluk, tembellik

SÜTA' : Ottoman Turkish

Nezle

SÜTAHÎ : Ottoman Turkish

Oturak yeri büyük olan kişi

SÜTRE : Ottoman Turkish

Perde. Örtü. Perdelenecek şey. * Namaz kılarken kıble cihetinde duvar ve sâir olmadığından, önden geçenlerin namaza zarar vermemeleri için, ön tarafa dikilen şey. (En az altmış cm. yükseklik)

SÜTRE : Ottoman Turkish

perde, engel

SÜTRE-İ BEYZÂ : Ottoman Turkish

Beyaz perde

SÜTRE-İ HADRÂ : Ottoman Turkish

Yeşil perde

SÜTU' : Ottoman Turkish

Zâhir olmak, görünmek. * Yükselmek, yüksek olmak

SÜTUDE : Ottoman Turkish

(C.: Sütudegân) f. Övülmüş, medhedilmiş. * Övülüp medhedilmeğe değer

SÜTUH : Ottoman Turkish

f. Yorgun, bezgin. * Sıkıntılı, kederli. * Beceriksiz

SÜTUN : Ottoman Turkish

f. Direk, amud, rükün. Silindir biçiminde destek. * Gazete veya kitap sahifelerinde yukarıdan aşağıya olan bölünmüş kısımlardan herbiri. Kolon

SÜTUN : Ottoman Turkish

direk

SÜTUR : Ottoman Turkish

f. Binek ve yük hayvanı

SÜTURBÂN : Ottoman Turkish

f. Hayvana bakan. Seyis

SÜTURDÂN : Ottoman Turkish

f. Ahır