Ottoman Turkish
TAABBÜDÎ : Ottoman Turkish
"İbadete ait olup emrolunduğu için yapılan. Sebeb ve illeti sadece emir olan, aklın muhakemesine bağlı olmayan. İbâdete âit ve müteallik.(Mesâil-i şeriattan bir kısmına ""Taabbüdî"" denilir; aklın muhakemesine bağlı değildir; emrolduğu için yapılır. İlleti, emirdir.Bir kısmına ""Mâkul-ül mâna"" tâbir edilir. Yâni: Bir hikmet ve bir maslahatı var ki, o hükmün teşriine müreccih olmuş; fakat sebep ve illet değil. Çünkü: Hakiki illet, emir ve nehy-i İlâhidir.Şeairin taabbüdî kısmı; hikmet ve maslahat onu tağyir edemez, taabbüdîlik ciheti tereccuh ediyor, ona ilişilmez. Yüzbin maslahat gelse, onu tağyir edemez. Öyle de: ""Şeairin faidesi, yalnız mâlum mesâlihtir."" denilmez ve öyle bilmek hatâdır. Belki o maslahatlar ise, çok hikmetlerinden bir faidesi olabilir. Meselâ biri dese: ""Ezanın hikmeti, müslümanları namaza çağırmaktır; şu halde bir tüfenk atmak kâfidir. ""Halbuki o divane bilmez ki, binler maslahat-ı ezaniye içinde o bir maslahattır. Tüfenk sesi, o maslahatı verse; acaba nev'-i beşer namına, yahut o şehir ahalisi namına hilkat-ı kâinatın netice-i uzması ve nevi beşerin netice-i hilkatı olan ilân-ı Tevhid ve Rububiyet-i İlâhiyeye karşı izhar-ı ubudiyete vasıta olan ezanın yerini nasıl tutacak?Elhasıl: Cehennem lüzumsuz değil; çok işler var ki, bütün kuvvetiyle ""Yaşasın Cehennem!"" der. Cennet dahi ucuz değildir; mühim fiat ister. M.)"
TAABBÜDÎ : Ottoman Turkish
ibadet etmekle ilgili
TAABBÜS : Ottoman Turkish
(C.: Taabbüsât) Yüz ekşitme, somurtma, surat asma
TAAC'UC : Ottoman Turkish
Çeşitli seslerin birbirine karışması
TAACCÜB : Ottoman Turkish
"şaşma, hayret etme. Tahayyür.""Resul-ü Ekrem'den (A.S.M.) rivayet olunuyor ki: ""Taaccüb bütün taaccüb ona ki: Cenab-ı Hakk'ın halkını görüp dururken Allah'da şek eder. Şuna taaccüb olunur ki: Neş'et-i ulâyı tanır da neş'et-i uhrâyı inkâr eder. Şuna da taaccüb olunur ki: Her gün her gece ölüp dirilip dururken ba's-ü nüşuru inkâr eder. şuna da taaccüb olunur ki: Cennet'e ve naim-i Cennet'e iman eder de yine dâr-ül gurur için çalışır. Şuna da taaccüb olunur ki: Evvelinin bulaşık bir nutfe, âhirinin mülevves bir ciyfe olduğunu bilir de yine tekebbür ve tefâhur eder."" (E.T.)"
TAACCÜB : Ottoman Turkish
şaşma
TAACCÜC : Ottoman Turkish
Şamata, gürültü, patırtı
TAACCÜL : Ottoman Turkish
Acelecilik. Acele etmek
TAACCÜLAT : Ottoman Turkish
(Taaccül. C.) Acele etmeler. Acelecilikler
TAACCÜN : Ottoman Turkish
(Acn. dan) Hamurlaşma, hamur hâline gelme, mâcun gibi olma
TAACİB : Ottoman Turkish
Acayib şeyler. Tuhaf şeyler
TAADDİ : Ottoman Turkish
Saldırma. * Düşmanlık. * Ezme. * Şeriattan ayrılma. Tecavüz etme. Zulmetme. Örf âdet ve mukavelenin hilâfına hareket etme. * Gr: Fiilin geçer halde olması, müteaddi olması
TAADDÜD : Ottoman Turkish
Çoğalma. Birden fazla olma. Tekessür etme
TAADDÜD : Ottoman Turkish
adetlenme, sayıca artma
TAADDÜD-Ü EZVAC : Ottoman Turkish
(Bak: Taaddüd-ü zevcat)
TAADDÜD-Ü ZEVCAT : Ottoman Turkish
"Bir kaç kadınla evlilik hali. (Bak: Aile)(Medeniyet, taaddüd-ü ezvacı kabul etmiyor. Kur'anın o hükmünü, kendine muhalif-i hikmet ve maslahat-ı beşeriyeye münâfi telâkki eder. Evet, eğer izdivacdaki hikmet, yalnız kaza-yı şehvet olsa, taaddüt bilâkis olmalı. Halbuki, hatta bütün hayvânatın şehâdetiyle ve izdivac eden nebâtatın tasdikıyle sabittir ki; izdivacın hikmeti ve gayesi, tenasüldür. Kaza-yı şehvet lezzeti ise, o vazifeyi gördürmek için rahmet tarafından verilen bir ücret-i cüz'iyyedir. Madem, hikmeten, hakikaten, izdivaç, nesil içindir, nev'in bekası içindir. Elbette, bir senede yalnız bir defa tevellüde kabil ve ayın yarısında kabil-i telâkkuh olan ve elli senede ye'se düşen bir kadın, ekseri vakitte tâ yüz seneye kadar kabil-i telkih bir erkeğe kâfi gelmediğinden, medeniyet pekçok fâhişehâneleri kabul etmeye mecburdur. S.) (İslâmiyet'in ahkâmı iki kısımdır:Birisi: Şeriat ona müessistir, bu ise hüsn-ü hakiki ve hayr-ı mahzdır.İkincisi: Şeriat muaddildir. Yâni; gayet vahşi ve gaddar bir suretten çıkarıp, ehven-i şer ve muaddel ve tabiat-ı beşere tatbiki mümkün ve tamamen hüsn-ü hakikiye geçebilmek için zaman ve zeminden alınmış bir surete ifrağ etmiştir. Çünki, birden tabiat-ı beşerde umumen hüküm-ferma olan bir emri birden ref'etme, bir tabiat-ı beşeri birden kalbetmek iktiza eder. Binaenaleyh, Şeriat, vâzı-ı esâret değildir. Belki en vahşi suretten, böyle tamamen hürriyete yol açacak ve geçebilecek surete indirmiştir, tâdil etmiştir. Hem de dörde kadar taaddüd-ü zevcat tabiata, akla, hikmete muvâfık olmakla beraber, şeriat bir taneden dörde çıkarmamış, belki sekiz dokuzdan dörde indirmiştir. Bahusus taaddüdde öyle şerâit koymuştur ki; ona mürâat etmekle hiç bir mazarrata müeddi olmaz. Bazı noktada şer olsa da ehven-i şerdir. Ehven-i şer ise bir adâlet-i izâfiyedir... Münâzarat)"
TAADDÜDÜZEVCÂT : Ottoman Turkish
irden fazla evlilik
TAADİ : Ottoman Turkish
Düşmanlık etmek
TAADÜL : Ottoman Turkish
Beraberlik, eşitlik
TAAFFÜF : Ottoman Turkish
İffetli olma. İffetli görünme. * Tekellüfle salihlik yapma. Ahlâk dışı şeylerden kaçınma. * İstemekten uzak durma
TAAFFÜN : Ottoman Turkish
(Ufunet. den) Çürüyüp kokuşma. Leş kokusu. Fena ve pis kokular
TAAFFÜN : Ottoman Turkish
kokuşma
TAAFFÜN-İ NEFES : Ottoman Turkish
Nefesin kokması
TAAFFÜNAT : Ottoman Turkish
(Taaffün. C.) Fena ve pis kokular
TAAFFÜNÂT : Ottoman Turkish
kokuşmalar
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani