Ottoman Turkish
KELANTER : Ottoman Turkish
f. Çok iri. Daha büyük
KELASENG : Ottoman Turkish
f. Sapan
KELAVE : Ottoman Turkish
İpek veya iplik saracak çark
KELB : Ottoman Turkish
(C.: Ekâlib-Eklüb-Kilâb) Köpek, it. * Meşhur bir yıldız. * İki adım arasına koyarak dikilen kayış. * Yolcuların, yük üstünde azıklarını astıkları demir çengel. * Şiddet. * Hırs
KELB : Ottoman Turkish
köpek
KELB-İ AKUR : Ottoman Turkish
Azgın, saldırgan köpek
KELB-ÜL MÂ' : Ottoman Turkish
f. Köpek balığı. * Kunduz
KELBETAN : Ottoman Turkish
f. Kerpeten
KELBİYET : Ottoman Turkish
köpeklik
KELBİYYUN : Ottoman Turkish
Kalenderane yaşamayı alışkanlık haline getiren meşhur Diyojenin de içinde bulunduğu bir fırka. Bunlara Kelbiye tâifesi veya Melâmiyyun da denir
KELBİYYÛN : Ottoman Turkish
dünyadan el çekmeyi ilke edinen felsefeciler
KELBÎ : Ottoman Turkish
Köpeğe ait, köpekle alâkalı. Köpek cinsinden olan ve köpeğe müteallik
KELCE : Ottoman Turkish
Kile, mikyâl
KELDE : Ottoman Turkish
(C.: Külud) Bir parça kaba yer
KELE : Ottoman Turkish
f. Yanak
KELE' : Ottoman Turkish
Ayakta olan yarıklar. * Kir
KELEB : Ottoman Turkish
(C.: Kelâlib) İt sürüsü. * İncitip eza etmek
KELEBÇE : Ottoman Turkish
Yakalanan suçluların iki bileğine birden takılan demir halka. Demir bilezik
KELEF : Ottoman Turkish
Yüzdeki benek. * şiddetli sevgi
KELENDİ : Ottoman Turkish
Bir para. * Sağlam ve sert yer
KELEPİR : Ottoman Turkish
Çok ucuz ele geçen. Zahmetsiz, ücretsiz. * Üvey evlât. Evlâtlık
KELEPÇE : Ottoman Turkish
(Bak: Kelebçe)
KELER : Ottoman Turkish
kertenkele
KELFA : Ottoman Turkish
Yüzünde çiğitli olan kadın. (Müz: Eklef)
KELH : Ottoman Turkish
Katı yüzlülük
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani