Turkish Risale
MAZALİM : Turkish Risale
(Mazleme. C.) Haksızlık ve adaletsizlikler. Zulümler. * Adâlet dâiresi
MAZAMÎN : Turkish Risale
(Mazmun. C.) Mânâlar, mefhumlar, kavramlar. * Ödenmesi gereken şeyler. * Cinaslı, nükteli sözler
MAZANNE : Turkish Risale
(Mazınne) Zannolunduğu yer. Zan götüren. * Ermiş sanılan
MAZANNE-İ HAYR : Turkish Risale
Kendisinden yalnız iyilik umulan kimse
MAZANNE-İ SU' : Turkish Risale
Kendisinden ancak kötülük beklenen kimse
MAZARR : Turkish Risale
Zararlar, ziyanlar. Mazarrât
MAZARRA : Turkish Risale
Meşakkat, zahmet. * Ziyân
MAZARRAT : Turkish Risale
Zararlar. Ziyanlar. Mazârr
MAZAYIK : Turkish Risale
(Mazîk. C.) Zor güç işler. * Sıkıntılı ve dar yerler
MAZAZ : Turkish Risale
Musibet, felâket ve belâ acısı. * Acıma, üzülme, kederlenme
MAZAĞ : Turkish Risale
Çiğnenecek veya çiğnedikleri yemek
MAZBATA : Turkish Risale
Bir toplantıda konuşulanların neticesinin yazılı şekli. Kararnâme
MAZBUT : Turkish Risale
Zabtolunmuş, elegeçirilmiş. * Sağlam. * Yazılmış. Kaydedilmiş. Hatırda tutulmuş. Derli toplu. * Muhâfazalı. Korunmuş. * Belli, belirtilmiş
MAZBUTÂT : Turkish Risale
(Mazbut. C.) Ele geçirilmiş; kaydedilmiş; hatırda tutulmuş şeyler. Mazbut olan şeyler
MAZCA' : Turkish Risale
(Madca) Yatılacak yer. Mezar, kabir
MAZCER : Turkish Risale
(C.: Mazâcir) Gönül daralacak ve sıkıntılı yerler
MAZEM : Turkish Risale
İki dağ arasında olan dar yol. * Dar olan her yer
MAZFUF : Turkish Risale
Yanında olan şeyleri tamamen tükenmiş olan kimse
MAZG : Turkish Risale
Ağızda çiğneme
MAZGAL : Turkish Risale
yun. Eskiden kale, hisar, sur veya şato duvarlarında açılan iç yanı geniş, dış yanı dar gözleme siperi
MAZHAK : Turkish Risale
(C: Mezâhık) Gülünç kimse
MAZHAR : Turkish Risale
Sahib olma, nâil olma. Şereflenme. * Bir şeyin göründüğü, izhar olunduğu yer. Çıktığı yer
MAZHAR-I ESMÂ : Turkish Risale
Çok sıfatlara ve isimlere mensub hâller kendinde görünen. İsimlere, isimlerinin üzerinde te'sirlerine mazhar (sâhib) olan. * Cenab-ı Hakkın isimlerinin tecellisine mazhar ve âyine olmuş olan.(Cenab-ı Hak insana giydirdiği vücud libasını san'atına mazhar ediyor. İnsanı bir model yapmış. O vücud libasını o model üstünde keser, biçer, tebdil eder, tağyir eder; muhtelif esmasının cilvesini gösterir. L.)
MAZHAR-I İLHÂM : Turkish Risale
Kendine ilhâm olunan. (Arı, hayvan ve insanlara olduğu gibi) Kalbine ilhâm gelen zât
MAZHARİYET : Turkish Risale
Mazhar ve nâil olma. Elde etme. Muvaffakiyet
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani