Multilingual Turkish Dictionary

Turkish Turkish

Turkish Turkish
DOLMUŞÇU : Turkish Turkish

dolmuş işleten kimse

DOLMUŞÇULUK : Turkish Turkish

dolmuşçunun işi

DOLOMİT : Turkish Turkish

kalsiyum ve magnezyumlu karbonat bileşiminde bir mineral

DÖLSÜZ : Turkish Turkish

çocuğu, yavrusu olmayan (canlı)

DÖLSÜZLÜK : Turkish Turkish

dölsüz olma durumu

DOLU : Turkish Turkish

havada su buğusunun birden yoğunlaşıp katılaşmasından oluşan, türlü irilikte, yuvarlak ya da düzensiz biçimli saydam buz parçaları durumunda yere hızla düşen bir yağış türü

DOLU : Turkish Turkish

ıçi boş olmayan, dolmuş, °meşbu, "boş" karşıtı

DOLU : Turkish Turkish

ir yerde sayıca çok

DOLU : Turkish Turkish

o? yeri yok, her yeri tutulmu?

DOLU : Turkish Turkish

oş vakti olmayan, °meşgul

DOLU : Turkish Turkish

(ış, uğraş, olay vb. için) çok olan

DOLU : Turkish Turkish

(top, tüfek gibi ateşli silahlar için) ıçinde atılacak mermisi bulunan

DOLU : Turkish Turkish

ıçki doldurulmuş bardak

DOLU : Turkish Turkish

ir duygunun güçlü etkisinde olan

DOLU : Turkish Turkish

(tornacılıkta) delik açılmamış, oyulmamış (gereç)

DOLU YAĞMAK : Turkish Turkish

dolu yere düşmek

DOLUDAĞITICI : Turkish Turkish

dolunun yağmasını engelleyerek yağmura dönüşmesini sağlayan düzenek

DOLUDİZGİN : Turkish Turkish

(süvari ve at arabası için) son hızla

DOLUDİZGİN : Turkish Turkish

önüne geçilemeyecek biçimde; çok olarak

DOLUDİZGİN GİTMEK : Turkish Turkish

son hızla koşmak

DOLUDİZGİN GİTMEK : Turkish Turkish

önüne geçilemeyecek biçimde olmak

DOLUKMAK : Turkish Turkish

göz yaşarmak, ağlayacak duruma gelmek

DOLULUK : Turkish Turkish

dolu olma durumu

DOLUM : Turkish Turkish

doldurma işi

DOLUNAY : Turkish Turkish

ay'ın tam bir daire olarak dolgun, parlak görüldüğü evre, tümay, °bedir