English To Turkish
CAJOLE : English Turkish Redhouse
ca.jolekıcol' fiil tatlı sözlerle kandırmak
CAJOLEMENT : English Turkish Redhouse
ca.jole.mentkıcol'mınt isim tatlı sözlerle kandırma
CAJOLERY : English Turkish Redhouse
ca.jol.er.ykıcol'ıri isim tatlı sözlerle kandırma
CAKE : English Turkish Redhouse
cakekeyk isim
pasta, kek, çörek.
kalıp.
küspe
CALAMITOUS : English Turkish Redhouse
ca.lam.i.toussıfat felaketli, felaket getiren, vahim, belalı
CALAMITY : English Turkish Redhouse
ca.lam.i.tykıläm'ıti isim bela, felaket, afet
CALCIFICATION : English Turkish Redhouse
cal.ci.fi.ca.tionkälsıfîkey'şın isim
kireçleşme, kireç haline gelme.
kireçlenme, kalsifikasyon
CALCIFY : English Turkish Redhouse
cal.ci.fykäl'sıfay fiil
kireç haline koymak.
kireçlenmek.
kalsiyum tuzları ile sertleştirmek, taş haline getirmek.
taş haline gelmek
CALCIUM : English Turkish Redhouse
cal.ci.umkäl'siyım isim kalsiyum
CALCULATE : English Turkish Redhouse
cal.cu.latekäl'kyıleyt fiil
hesap etmek, hesaplamak.
saymak.
ayarlamak
CALCULATION : English Turkish Redhouse
cal.cu.la.tionisim
hesaplama, hesap.
tahmin
CALCULATOR : English Turkish Redhouse
cal.cu.la.torkäl'kyıleytır isim
hesap eden kimse.
hesap makinesi.
hesap cetveli
CALENDAR : English Turkish Redhouse
cal.en.darkäl'ındır isim takvim
CALENDAR YEAR : English Turkish Redhouse
takvim yılı
CALF : English Turkish Redhouse
calfkäf, kaf isim (calves) dana, buzağı
CALF LOVE : English Turkish Redhouse
konuşma diliçocukluk aşkı
CALFSKIN : English Turkish Redhouse
calf.skinkäf'skîn isim vidala, vaketa
CALIBER : English Turkish Redhouse
cal.i.berkäl'ıbır isim
çap, kalibre.
yetenek, kabiliyet, kapasite
CALIBRE : English Turkish Redhouse
cal.i.brekäl'ıbır isim, İngiliz İngilizcesi bakınız caliber
CALICO : English Turkish Redhouse
cal.i.cokäl'îko isim (calicoes/calicos)
pamuklu bez, basma.
İngiliz İngilizcesi patiska. sıfat
patiskadan yapılmış.
benekli
CALICO CAT : English Turkish Redhouse
eyaz, siyah ve turuncu renkli dişi kedi
CALIF : English Turkish Redhouse
ca.lifkäl'îf, key'lîf isim halife
CALIPH : English Turkish Redhouse
ca.liphkäl'îf, key'lîf isim halife
CALIPHATE : English Turkish Redhouse
ca.liph.atekey'lîfeyt, käl'îfeyt isim halifelik, hilafet
CALL : English Turkish Redhouse
callkôl fiil
(out) seslenmek, çağırmak; bağırmak: Did you qust call me? Bana demin seslendin mi? He called out for help. "İmdat!"' diye bağırdı.
uğramak; (on) (birine) uğramak; (at) (bir yere) uğramak: He calls once a day. Günde bir defa uğrar. Let's call on Mefharet. Mefharet'e uğrayalım. Does this boat call at Kaş? Bu gemi Kaş'a uğrar mı?
telefon etmek: When did you call me? Bana ne zaman telefon ettiniz?
(out/off) söylemek, yüksek sesle okumak: He called out the names of the winners. Kazananların isimlerini yüksek sesle okudu.
çağırmak, davet etmek: We'll call him as a witness. Onu tanık olarak çağıracağız. Call the witness to the stand. Tanığı kürsüye çağırın.
(toplantı, seçim, grev v.b.'nin yapılacağını) ilan etmek.
uyandırmak.
isim koymak; diye hitap etmek: What shall we call him? Ona hangi ismi koyalım? Her real name's Faika but they call her Fofoş. Gerçek adı Faika, fakat kendisine Fofoş diyorlar.
demek, düşünmek, saymak; iddia etmek: Do you call this dump beautiful? Bu çöplüğe güzel mi diyorsun? He called her a dumbbell. Ona kaz kafalı dedi. How can you call yourself a friend of mine? Benim dostum olduğunu nasıl iddia edebilirsin?
(bir miktarı) yuvarlak bir sayıya çevirmek: Your bill's 344254 TL; let's call it 344444 TL. Hesabınız 788258 TL tutuyor; buna yuvarlak hesap 788888 TL diyelim
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani