Multilingual Turkish Dictionary

English To Turkish

English To Turkish
CARIBBEAN SEA : English Turkish Redhouse

Karayip Denizi

CARICATURE : English Turkish Redhouse

car.i.ca.tureker'îkıçûr isim karikatür. fiil karikatürünü çizmek

CARICATURIST : English Turkish Redhouse

caricaturistisim karikatürcü, karikatürist

CARIES : English Turkish Redhouse

car.iesker'iz isim (diş veya kemikte) çürüme, yenirce

CARLOAD : English Turkish Redhouse

car.loadkar'lod isim
araba dolusu.
vagon dolusu

CARMINE : English Turkish Redhouse

car.minekar'mîn, kar'mayn sıfat, isim lal, kızıl

CARNAGE : English Turkish Redhouse

car.nagekar'nîc isim katliam, kırım, kan dökme

CARNAL : English Turkish Redhouse

car.nalkar'nıl sıfat
şehevi.
cinsel.
bedensel

CARNATION : English Turkish Redhouse

car.na.tionkarney'şın isim karanfil çiçeği

CARNIVAL : English Turkish Redhouse

car.ni.valkar'nıvıl isim karnaval

CARNIVORE : English Turkish Redhouse

car.ni.vorekar'nıvôr isim etobur

CARNIVOROUS : English Turkish Redhouse

car.niv.o.rouskarnîv'ırıs sıfat etobur, etçil

CAROB : English Turkish Redhouse

car.obker'ıb isim keçiboynuzu, harnup

CAROL : English Turkish Redhouse

car.olker'ıl isim Noel ilahisi. fiil Noel ilahisi söylemek

CAROUSE : English Turkish Redhouse

ca.rousekırauz' fiil içki âlemi yapmak

CARP : English Turkish Redhouse

carpkarp isim sazan

CARPENTER : English Turkish Redhouse

car.pen.terkar'pıntır isim marangoz; dülger; doğramacı

CARPENTRY : English Turkish Redhouse

car.pen.tryisim marangozluk

CARPET : English Turkish Redhouse

car.petkar'pît isim halı

CARPORT : English Turkish Redhouse

car.portkar'port, kar'pôrt isim yanları açık garaq

CARRIAGE : English Turkish Redhouse

car.riageker'îc isim
binek arabası.
tavır, duruş.
nakliye, taşıma.
nakliye ücreti

CARRIER : English Turkish Redhouse

car.ri.erker'iyır isim
taşıyan, taşıyıcı.
nakliye şirketi, nakliyeci

CARRION : English Turkish Redhouse

car.ri.onker'iyın isim leş, çürümüş et

CARROT : English Turkish Redhouse

car.rotker'ıt isim havuç

CARRY : English Turkish Redhouse

car.ryker'i fiil
taşımak: Carry her on your back! Onu sırtında taşı! This truck can carry a load of ten tons. Bu kamyon on tonluk bir yük taşıyabilir.
götürmek: Will you carry me to the station? Beni gara götürür müsün? He screamed and shouted as they carried him out of the courtroom. Onu mahkemeden çıkarırlarken bağırıp çağırıyordu. The wind can carry these seeds for miles. Rüzgâr bu tohumları kilometrelerce öteye götürebilir.
üzerinde (bir şey) taşımak: He's started to carry a gun. Silah taşımaya başladı.
stokunda (bir şeyi) bulundurmak: We don't carry pineapples. Bizde ananas bulunmaz.
matematik (toplama ve çarpma işlemlerinde) (sayıyı) (sonraki basamağa) geçirmek: Carry one. Elde var bir.
radyo (bir olayı) yayımlamak.
(ses) uzaklardan duyulabilmek