Multilingual Turkish Dictionary

English To Turkish

English To Turkish
TOTTER : English Turkish Redhouse

tot.tertat'ır fiil sallanmak; sendelemek

TOUCH : English Turkish Redhouse

toucht^ç fiil
dokunmak; değmek; temas etmek.
(içki, sigara, uyuşturucu) kullanmak.
yemek veya içmek: He didn't touch his food. Yemeğini ağzına sürmedi.
kıyaslanmak,
.. kadar iyi olmak: Their book can't touch hers. Onların kitabı onunki kadar iyi olamaz./Nerede onların kitabı, nerede onunki!
duygulandırmak, dokunmak.
hafifçe vurmak.
ellemek, el sürmek, elle karıştırmak.
ile ilgilenmek, ile meşgul olmak.
dokunmak; istifade etmek.
for (birinden) (belirli bir miktar para) istemek.
ilgilendirmek.
on/upon
e değinmek,
e dokunmak,
e temas etmek.
at (gemi) (bir yere) uğramak.
in (bir resimdeki detayı) hafif dokunuşlarla çizmek

TOUCH A SORE POINT : English Turkish Redhouse

hassas bir konuya/noktaya dokunmak

TOUCH A SORE SPOT : English Turkish Redhouse

hassas bir konuya/noktaya dokunmak

TOUCH BASE : English Turkish Redhouse

konuşma dili(biriyle) görüşmek, konuşmak

TOUCH BASE WITH : English Turkish Redhouse

konuşma dili(biriyle) görüşmek, konuşmak

TOUCH BOTTOM : English Turkish Redhouse

ayaklarını suyun dibine değdirmek.
(fiyat) en alt düzeye inmek.
en kötü aşamaya gelmek/varmak: They've touched bottom as far as their professional life is concerned. Onların mesleki hayatına gelince durum bundan kötü olamaz

TOUCH DOWN : English Turkish Redhouse

(uçak) (yere veya denize) inmek

TOUCH SOMETHING OFF : English Turkish Redhouse

ir şeyi başlatmak, bir şeye sebep olmak

TOUCH SOMETHING UP : English Turkish Redhouse

sadece gereken yerlere boya vurarak bir şeyin görünümünü düzeltmek, bir şeyi boyayla rötuş etmek.
bir şeyi rötuş etmek

TOUCH-AND-GO : English Turkish Redhouse

touch-and-got^ç'ıngo' sıfat belirsiz, sonucu belli olmayan/şüpheli

WATERMELON : English Turkish Redhouse

wa.ter.mel.onwô'tırmelın isim karpuz

WATERPOWER : English Turkish Redhouse

wa.ter.pow.erwô'tırpauwır isim su gücü

WATERPROOF : English Turkish Redhouse

wa.ter.proofwô'tırpruf sıfat su geçirmez. fiil
i su geçirmez hale getirmek

WATERSHED : English Turkish Redhouse

wa.ter.shedwô'tırşed isim
iki nehir havzası arasındaki set.
boşaltma havzası

WATERSIDE : English Turkish Redhouse

wa.ter.sidewô'tırsayd isim sahil, kıyı, yalı. sıfat
sahilde yaşayan.
su kenarında biten.
sahile özgü; sahilde bulunan.
sahilde çalışan

WATERSPOUT : English Turkish Redhouse

wa.ter.spoutwô'tırspaut isim
deniz hortumu.
oluk

WATERTIGHT : English Turkish Redhouse

wa.ter.tightwô'tırtayt sıfat
sugeçirmez.
sağlam, kusursuz

WATERWAY : English Turkish Redhouse

wa.ter.waywô'tırwey isim, denizcilikle ilgili (seyre elverişli) suyolu

WATERWHEEL : English Turkish Redhouse

wa.ter.wheelwô'tır.hwil isim sudolabı

WATERWORKS : English Turkish Redhouse

wa.ter.workswô'tırwırks isim
su temizleme tesisi.
pompa istasyonu

WATERY : English Turkish Redhouse

wa.ter.ywô'tıri sıfat
sulu.
sulak, suyu bol.
su gibi.
tatsız, lezzetsiz.
zayıf, sudan

WATT : English Turkish Redhouse

wattwat isim vat

WATT-HOUR : English Turkish Redhouse

watt-hourisim vat saat

WATTLE : English Turkish Redhouse

wat.tlewat'ıl isim
(hakiki) akasya.
(bazı kuşlarda) gerdandaki kırmızı uzantı