English To Turkish
WEAPON : English Turkish Redhouse
weap.onwep'ın isim silah
WEAPONRY : English Turkish Redhouse
weap.on.ryisim silahlar: nuclear weaponry nükleer silahlar
WEAR : English Turkish Redhouse
wearwer fiil (wore, worn)
giymek: wear a dress elbise giymek. He isn't wearing any socks. Ayağında çorap yok.
(gözlük, kolye, küpe v.b.'ni) takmak.
göstermek;
i olmak: He wears his age well. Yaşını göstermiyor. I don't think the meeting went well; she isn't wearing a smile on her face. Toplantının iyi gittiğini sanmıyorum; yüzü gülmüyor.
taşımak: If he isn't wearing a gun, he's not a real cowboy. Tabanca taşımıyorsa gerçek kovboy değil.
(out) eskitmek, yıpratmak, aşındırmak; eskimek, yıpranmak, aşınmak: The child has worn out its pants. Çocuk pantolonunu eskitti. When a machine wears out it should be replaced. Bir makine yıprandığında yenilenmeli.
out yormak, tüketmek; tükenmek: This work is wearing me out. Bu iş beni yoruyor. My patience is wearing out. Sabrım tükeniyor.
dayanmak: These shoes will wear for another month or two. Bu ayakkabılar bir iki ay daha dayanır. isim
dayanıklılık, dayanma.
eskime, yıpranma, aşınma.
giyim eşyası, giysi, elbise
WEAR AND TEAR : English Turkish Redhouse
normal kullanılma sonucu eskime; aşınma ve yıpranma
WEAR AWAY : English Turkish Redhouse
aşındırmak; aşınmak.
yıpratmak; yıpranmak.
tükenmek
WEAR DOWN : English Turkish Redhouse
azar azar gücünü tüketmek, yavaş yavaş yıpratmak veya yıpranmak.
aşındırmak; aşınmak
WEAR OFF : English Turkish Redhouse
yavaş yavaş azalmak, yavaş yavaş yok olmak
WEAR ON : English Turkish Redhouse
yavaş ilerlemek/geçmek.
can sıkmak
WEAR OUT ONE'S WELCOME : English Turkish Redhouse
fazla kalıp tadını kaçırmak, ziyareti uzatıp bıktırmak
WEAR THE TROUSERS : English Turkish Redhouse
konuşma dilireislik etmek
WEAR THIN : English Turkish Redhouse
aşınıp incelmek, aşınmak, incelmek.
(sabır) tükenmek, azalmak.
(şaka v.b.) sıkıcı olmaya başlamak
WEAR WELL : English Turkish Redhouse
iyi dayanmak.
iyi uymak.
uygun gelmek.
süregelmek
WEARABLE : English Turkish Redhouse
wear.ablesıfat giyilebilir
WEARISOME : English Turkish Redhouse
wea.ri.somewîr'îsım sıfat sıkıcı, yorucu, bıktırıcı, usandırıcı
WEARY : English Turkish Redhouse
wea.rywîr'i sıfat
yorgun, bitkin.
yorucu, yoran.
bıkkın, bıkmış, usanmış. fiil
yormak; yorulmak.
usanmak, bezmek; usandırmak, bezdirmek
WEASEL : English Turkish Redhouse
wea.selwi'zıl isim
zooloji gelincik.
sinsi kimse, kurnaz kimse, çakal
WEASEL OUT OF : English Turkish Redhouse
- den sıyrılmak
WEATHER : English Turkish Redhouse
weath.erwedh'ır isim hava, hava durumu. fiil
(güneş, yağmur v.b.) soldurmak veya aşındırmak.
(güneş, yağmur v.b. nedenlerle) solmak veya aşınmak.
(güçlük, tehlike v.b.'ni) atlatmak, savuşturmak
WEATHER BUREAU : English Turkish Redhouse
meteoroloji bürosu
WEATHER FORECAST : English Turkish Redhouse
hava raporu
WEATHER MAP : English Turkish Redhouse
hava haritası, meteoroloji haritası
WEATHER STATION : English Turkish Redhouse
meteoroloji istasyonu
WEATHER STRIPPING : English Turkish Redhouse
pencere bandı, tecrit şeridi
WEATHER VANE : English Turkish Redhouse
yelkovan, fırıldak
WORK SOMEONE IN : English Turkish Redhouse
irini zaten dolu olan programına dahil etmek: I'll work you in. Seni araya sıkıştırırım
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani