Multilingual Turkish Dictionary

English To Turkish

English To Turkish
WATTMETER : English Turkish Redhouse

watt.me.terisim vatmetre, vatölçer

WAVE : English Turkish Redhouse

waveweyv isim
dalga.
el sallama.
(saçta) kıvrım, dalga. fiil
dalgalanmak; dalgalandırmak: The flag is waving in the wind. Bayrak rüzgârda dalgalanıyor.
sallamak; sallanmak: wave one's hand el sallamak.
(at/to)
e el sallamak.
el sallayarak işaret vermek: wave farewell el sallayarak veda etmek. wave on el işaretiyle ileri gitmesini belirtmek.
dalga dalga yapmak, kıvırmak: wave one's hair saçlarını kıvırmak

WAVE BAND : English Turkish Redhouse

adyodalga

WAVELENGTH : English Turkish Redhouse

wave.lengthweyv'length isim dalga uzunluğu, dalga boyu

WAVER : English Turkish Redhouse

wa.verwey'vır fiil
sallanmak.
titremek.
sendelemek.
tereddüt etmek, kararsız olmak. isim
sallanma.
tereddüt, kararsızlık

WAVY : English Turkish Redhouse

wavysıfat dalgalı, dalga dalga

WAX : English Turkish Redhouse

waxwäks isim
mum; parafin mumu, petrol mumu; balmumu.
(parlatma işlerinde kullanılan bir tür) cila; mum cilası.
kulak kiri. fiil
cilalamak, cila sürmek; mum cilası sürmek.
mumlamak

WAX PAPER : English Turkish Redhouse

parafinli kâğıt

WAX PLANT : English Turkish Redhouse

mumçiçeği, hoya

WAXED : English Turkish Redhouse

waxedwäkst sıfat
mumlanmış; parafinli.
cilalı, cilalanmış

WAXED PAPER : English Turkish Redhouse

parafinli kâğıt

WAXEN : English Turkish Redhouse

wax.enwäk'sın sıfat
beti benzi kalmamış, çok solgun.
mum gibi, muma benzeyen.
mumdan yapılmış

WAY : English Turkish Redhouse

waywey isim
yol: on the way to Ankara Ankara yolu üzerinde.
yön, yan, taraf: Let's go that way. O tarafa gidelim.
tarz, biçim, şekil: in a polite way terbiyeli bir biçimde.
mesafe, uzaklık: That place is a long way from here. Orası buradan çok uzakta.
çare, yol, usul: find a way to do something bir şeye çare bulmak. look for a way to do something bir şeyin çaresine bakmak. do something the right way bir şeyi usulüne göre yapmak.
yön, bakım: He resembles his father in two ways. İki bakımdan babasına benziyor.
durum, hal: Ahmet is in a bad way. Ahmet çok hasta.
âdet: the ways of the Turks Türklerin âdetleri

WAY BACK : English Turkish Redhouse

konuşma diliçok eskiden, uzun zaman önce

WAY IN : English Turkish Redhouse

giriş, girilecek yol

WAY STATION : English Turkish Redhouse

demiryoluara istasyon

WAY-OUT : English Turkish Redhouse

way-outwey'aut' sıfat, argo aşırı bir uçta bulunan; çok eksantrik, çok garip

WAYFARER : English Turkish Redhouse

way.far.erwey'ferır isim yolcu, yaya yolcu

WAYFARING : English Turkish Redhouse

way.far.ingwey'ferîng sıfat yolculuk eden. isim yolculuk

WAYLAY : English Turkish Redhouse

way.laywey'ley fiil (waylaid)
yolunu kesmek.
pusuya yatmak

WAYSIDE : English Turkish Redhouse

way.sidewey'sayd isim yol kenarı. sıfat yol kenarındaki

WAYWARD : English Turkish Redhouse

way.wardwey'wırd sıfat ters, dik başlı, inatçı, aksi

WE : English Turkish Redhouse

wewi zamir biz

WE ARE IN FOR A FIGHT. : English Turkish Redhouse

Şimdi çattık belaya!/Muhakkak kavga çıkacak

WE ARE RUNNING OUT OF TIME. : English Turkish Redhouse

Zamanımız daraldı