English To Turkish
JURY : English Turkish Redhouse
ju.rycûr'i isim
qüri, yargıcılar kurulu.
jüri, seçiciler kurulu, seçici kurul
JUST : English Turkish Redhouse
justc^st zarf
tam: qust across from us tam karşımızda. qust at that spot tam o noktada. qust in time tam vaktinde. That's qust what I've been looking for. O tam aradığım şey.
hemen, şimdi, biraz önce: She has just arrived. Şimdi geldi. I was just going out the door when the telephone rang. Tam kapıdan çıkıyordum ki telefon çaldı.
ancak, yalnız, sadece: There are qust two new students this year. Bu sene ancak iki yeni öğrenci var.
anca, ancak, zorla, güçlükle, güçbela: From that window you can just see a bit of the Galata Tower. O pencereden Galata kulesinin azıcık bir kısmını anca görebilirsin. Her house is just within the city limits. Evi anca şehrin sınırları içinde kalıyor
JUST A SEC! : English Turkish Redhouse
konuşma diliBir saniye!
JUST ABOUT : English Turkish Redhouse
mek üzere: I was just about to leave. Tam çıkmak üzereydim.
hemen hemen: We're qust about finished. Hemen hemen bitirdik. She's acted in qust about every play you can think of. Hemen hemen bildiğin her oyunda rol aldı
JUST LIKE : English Turkish Redhouse
aynı, tıpkı: Fehmi looks just like his father. Fehmi tıpkı babasına benziyor. That's just like Fettah, isn't it? O tam Fettah'ça bir şey, değil mi?
JUST MY LUCK : English Turkish Redhouse
tam benim şansıma
JUST NOW : English Turkish Redhouse
şimdi.
biraz önce: They were here qust now. Biraz önce buradaydılar
JUST SO : English Turkish Redhouse
çok düzenli bir halde: She keeps her house just so. Evini çok muntazam tutuyor.
çok dikkatli bir şekilde: When you're with them you have to behave qust so. Onlarla beraberken çok dikkatli davranman lazım.
şartıyla: Go where you will, just so you get back here by six. Nereye gitmek istersen git, ancak herhalükârda altıda burada ol
JUST THE SAME : English Turkish Redhouse
her zamanki gibi, her zaman olduğu gibi, eskisi gibi.
gene de, yine de, buna rağmen
JUST THEN : English Turkish Redhouse
tam o sırada; tam o anda
JUST THERE : English Turkish Redhouse
tam orada
JUST THINK! : English Turkish Redhouse
Bir düşün!/Düşünsene! Just think! This time tomorrow we'll be in China! Düşünsene! Yarın bu saatte Çin'de olacağız!
JUST TO SPITE : English Turkish Redhouse
-e inat: He's doing this just to spite them. Onlara inat bunu yapıyor
JUST TRY AND CATCH ME! : English Turkish Redhouse
konuşma diliHaydi, yakala bakalım!
JUST UNDER THE WIRE : English Turkish Redhouse
son anda, ucu ucuna
JUST WHAT THE FUCK DO YOU MEAN? : English Turkish Redhouse
Ne demek istiyorsun be?
JUSTICE : English Turkish Redhouse
jus.ticec^s'tîs isim
adalet, hak.
haklılık, yerindelik, doğruluk
JUSTICE OF THE PEACE : English Turkish Redhouse
hukuksulh hâkimi
JUSTIFICATION : English Turkish Redhouse
jus.ti.fi.ca.tionc^stıfıkey'şın isim
haklı çıkarma veya çıkma.
haklı neden, gerekçe.
bilgisayar metnin sağ kenarını hizalama
JUSTIFY : English Turkish Redhouse
jus.ti.fyc^s'tıfay fiil
doğrulamak, haklı çıkarmak.
suçsuzluğunu kanıtlamak, temize çıkarmak.
bilgisayar metnin sağ kenarını hizalamak
JUSTLY : English Turkish Redhouse
just.lyzarf
adaletle, adil bir şekilde.
haklı olarak
JUT : English Turkish Redhouse
jutc^t fiil (qutted, qutting)
out çıkıntı yapmak, çıkık olmak.
çıkmak, uzanmak
JUTE : English Turkish Redhouse
jutecut isim qüt, muhliye
JUVENILE : English Turkish Redhouse
ju.ve.nilecu'vınıl, cu'vınayl sıfat
genç; gençliğe özgü.
olgunlaşmamış, çocuksu. isim genç; çocuk
JUVENILE COURT : English Turkish Redhouse
hukukçocuk mahkemesi
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani