Multilingual Turkish Dictionary

English To Turkish

English To Turkish
ONCE MORE : English Turkish Redhouse

ir kez daha

ONCE OR TWICE : English Turkish Redhouse

ir iki kere

ONCE UPON A TIME .... : English Turkish Redhouse

Bir varmış bir yokmuş... (Masal anlatmaya başlarken söylenir.)

ONCE-OVER : English Turkish Redhouse

once-o.verw^ns'ovır isim bakınız give someone the once-over give something the once-over

ONCOLOGY : English Turkish Redhouse

on.col.o.gyang.kal'ıci isim onkoloqi

ONCOMING : English Turkish Redhouse

on.com.ingan'k^mîng sıfat yaklaşmakta olan. isim yaklaşma

ONE : English Turkish Redhouse

onew^n sıfat
bir: Give me one loquat. Bana bir maltaeriği ver. One hundred and twenty people came. Yüz yirmi kişi geldi. One half of them were crazy. Onların yarısı deliydi. She came here one day in January. Ocak ayında bir gün buraya geldi.
tek: It's the one lake that's not polluted. Suları kirlenmemiş tek göl o.
adında biri: While you were out one Melahat Gözüpek called. Siz dışardayken Melahat Gözüpek adında biri telefon etti.
aynı, bir, tek: The writer of the play and his main character are one. Oyunun yazarı ve başkişisi aynı. They shouted with one voice. Hep bir ağızdan bağırdılar. zamir
biri; bir tane: One of them must have been you. Onlardan biri herhalde sendin. I'd like one of those flowers. O çiçeklerden bir tane istiyorum.
Genellemelerde kullanılır: One doesn't go there alone. Oraya tek başına gidilmez.
insan (Kibar konuşmalarda bazen ben veya biz zamirleri yerine kullanılır.): One dislikes having to talk with such persons. Öyle insanlarla konuşmak zorunda olmak insanın hiç hoşuna gitmiyor. isim
(belirli) biri/bir tane: Which one? Hangisi? I'd like the one with the variegated flowers. Çiçekleri ebruli olanı istiyorum. That's the one I want. Benim istediğim o. That's a lovely one. Çok güzel o. Give me qust one. Bana sadece bir tane ver.
(sayı olarak) bir: Put a one to the left of that zero. O sıfırın soluna bir bir koy.
saat bir; saat on üç: Let's meet here at one. Birde burada buluşalım

ONE AFTER ANOTHER : English Turkish Redhouse

irbiri ardından, birbiri peşi sıra, peş peşe, arka arkaya

ONE AFTER THE OTHER : English Turkish Redhouse

irbiri ardından, birbiri peşi sıra, peş peşe, arka arkaya

ONE AND ALL : English Turkish Redhouse

hepsi; herkes; her biri

ONE AND ONLY : English Turkish Redhouse

tek: It was her one and only desire. Onun tek arzusuydu

ONE AND THE SAME : English Turkish Redhouse

aynı, bir, tek: They're one and the same person. Onlar aynı kişi

ONE ANOTHER : English Turkish Redhouse

irbiri, birbirleri (Hep çekimli bir şekilde kullanılır.): You must get along with one another. Birbirinizle iyi geçinmeniz lazım. Don't kill one another. Birbirinizi öldürmeyin

ONE BY ONE : English Turkish Redhouse

irer birer, teker teker

ONE FINE DAY : English Turkish Redhouse

günün birinde

ONE FOOT IN THE GRAVE : English Turkish Redhouse

ir ayağı çukurda

ONE OR TWO : English Turkish Redhouse

irkaç

ONE-MAN : English Turkish Redhouse

one-manw^n'män' sıfat bakınız one-man show

ONE-MAN SHOW : English Turkish Redhouse

tek kişilik sergi

ONE-SIDED : English Turkish Redhouse

one-sid.edw^n'saydîd sıfat tek taraflı

ONE-TRACK : English Turkish Redhouse

one-trackw^n'träk sıfat bakınız have a one-track mind

ONE-WAY : English Turkish Redhouse

one-wayw^n'wey sıfat tek yönlü

ONE-WAY TICKET : English Turkish Redhouse

gidiş bileti; dönüş bileti

ONEIRIC : English Turkish Redhouse

o.nei.riconay'rîk sıfat düşsel

ONEIROLOGY : English Turkish Redhouse

o.nei.rol.o.gyonayral'ıci isim düşbilim