Multilingual Turkish Dictionary

English To Turkish

English To Turkish
SWEAR OFF : English Turkish Redhouse

(bir şeyi yapmamak için) tövbe etmek

SWEAR SOMEONE IN : English Turkish Redhouse

birine ant içirerek bir makama geçirmek.
birine ant içirmek

SWEAR SOMEONE TO : English Turkish Redhouse

(belirli bir konu) hakkında (birine) yemin ettirmek

SWEARWORD : English Turkish Redhouse

swear.wordswer'wırd isim küfür, sövgü

SWEAT : English Turkish Redhouse

sweatswet isim
ter.
(soğuk bir yüzeyin üstünde oluşan) damlalar, ter.
ter dökme. fiil
terlemek.
(cam, bardak v.b.) terlemek, buğulanmak.
konuşma dili endişe etmek.
(içindeki su) ter şeklinde sızmak, terlemek

SWEAT BLOOD : English Turkish Redhouse

çok çalışmak, epey ter dökmek.
çok endişe etmek

SWEAT IT OUT : English Turkish Redhouse

(zor bir duruma) dayanmak.
endişe içinde beklemek

SWEAT SOMETHING OUT : English Turkish Redhouse

ter dökerek bir şeyi vücudundan atmak

SWEAT SUIT : English Turkish Redhouse

eşofman

SWEATER : English Turkish Redhouse

sweat.erswet'ır isim kazak, hırka, süveter, pulover

SWEATY : English Turkish Redhouse

sweat.yswet'i sıfat
terli.
ter kokan.
terleten, terletici (hava)

SWEDE : English Turkish Redhouse

Swedeswid isim İsveçli

SWEDEN : English Turkish Redhouse

Swe.denswid'ın isim İsveç

SWEDISH : English Turkish Redhouse

Swed.ishswi'dîş isim İsveççe. sıfat
İsveç, İsveç'e özgü.
İsveççe

SWEEP : English Turkish Redhouse

sweepfiil (swept)
süpürmek.
away yok etmek; silip süpürmek; alıp götürmek; sürüklemek.
(bir yerin) üzerinden geçmek; istila etmek: Fire swept the area. Yangın bölgeyi kasıp kavurdu. Fear swept the country. Ülkeyi korku sardı.
kendinden emin bir şekilde hızla veya hışımla yürümek.
taramak: His eyes swept over the crowd. Gözleri kalabalığı taradı.
akın etmek.
uzanmak: The mountains sweep down to the sea. Dağlar denize kadar uzanıyor.
bir el hareketiyle (bir yere) itmek/çekmek: She swept the curtains aside. Perdeleri bir yana çekiverdi. isim
süpürme.
tek bir (el, kol v.b.) hareketi.
çok geniş bir alan.
geniş kıvrım, kavis veya dönemeç.
kapsam.
tarama, sıkı arama

SWEEP SOMEONE OFF HER FEET : English Turkish Redhouse

irini kendine sırsıklam âşık etmek

SWEEP SOMEONE OFF HIS FEET : English Turkish Redhouse

irini kendine sırsıklam âşık etmek

SWEEP SOMETHING AWAY : English Turkish Redhouse

ir şeyi yok etmek

SWEEP UP : English Turkish Redhouse

(bir yeri) süpürmek

SWEEPER : English Turkish Redhouse

sweep.erswip'ır isim
elektrik süpürgesi.
süpürme makinesi veya aracı.
süpürücü

SWEEPING : English Turkish Redhouse

sweep.ingswi'pîng sıfat
çok kapsamlı, çok geniş, büyük çapta.
fazla genel, yeterince fark gözetmeyen.
geniş, panoramik (manzara)

SWEEPINGS : English Turkish Redhouse

sweep.ingsisim, çoğul süprüntü

SWEEPSTAKES : English Turkish Redhouse

sweep.stakesswip'steyks isim
at yarışı.
piyango.
yarışma

SWEET : English Turkish Redhouse

sweetswit sıfat
tatlı; şekerli.
tatlı, hoş; sevimli, şirin: sweet sounds hoş sesler. a sweet lady tatlı bir hanım. isim
İngiliz İngilizcesi tatlı.
İngiliz İngilizcesi şeker.
çoğul şekerli yiyecekler

SWEET CORN : English Turkish Redhouse

tatlı bir mısır türü