Multilingual Turkish Dictionary

English To Turkish

English To Turkish
CONCAVE MIRROR : English Turkish

çukur ayna, içe doğru yuvarlatılmış ayna

CONCAVENESS : English Turkish

n. içbükeylik, içbükey yüzeyli olma durumu (kase içine benzer şekilde içe doğru eğik, çukur ve eğimli)

CONCAVITY : English Turkish

n. çukurluk, içbükeylik, içbükey yüzey

CONCAVO CONCAVE : English Turkish

iki tarafı içbükey, iki tarafı konkav olan

CONCAVO CONVEX : English Turkish

ir tarafı içbükey diğer tarafı dışbükey, bir tarafı konkav diğeri ise konveks olan

CONCEAL : English Turkish

v. gizlemek, saklamak; örtbas etmek, örtmek

CONCEAL ONE'S RELIGION : English Turkish

ir kimsenin dinini gizlemesi, dinini sır olarak saklamak

CONCEALABLE : English Turkish

adj. gizlenebilir, saklanabilir, görüş alanından gizlenebilen; sır olarak saklanabilen

CONCEALED : English Turkish

adj. gizlenmiş, gizli

CONCEALED ASSETS : English Turkish

n. örtülü mal varlığı, gizli aktifler

CONCEALED EVIDENCE : English Turkish

gizlenmiş kanıt, saklanmış delil, saklanmış kanıt; gizlenmiş olan kanıt, gizlenmiş delil

CONCEALED INCOME : English Turkish

gizlenmiş gelir, vergi amaçları için bildirilmemiş olan gelir

CONCEALED THOUGHT : English Turkish

n. art niyet

CONCEALEDLY : English Turkish

adv. gizlice, gizli olarak, saklanmış olarak

CONCEALEDNESS : English Turkish

n. gizlilik, gizli olma, sır saklama, gözden uzaklaştırma durumu

CONCEALER : English Turkish

n. gizleyici, saklayan kişi veya şey; lekeli cildi kapatmak için yüz üzerinde kullanılan kozmetik

CONCEALING : English Turkish

n. gizleme, saklama, kılık değiştirme, kamufle etme, maskeleme

CONCEALING INCOME : English Turkish

gelir gizleme, kazanılmış olan parayı not kayda geçirmeme, gelir saklama

CONCEALMENT : English Turkish

n. gizleme, saklama, saklanma, gizlenme; sır tutma

CONCEALMENT OF ASSETS : English Turkish

varlıkları gizleme, vergiden kurtulmak için mülkiyeti başka birinin adına yazdırmak

CONCEALMENT OF LOSSES : English Turkish

zararları gizleme, işletme açığını gizlemek için yapılan mali kayıtlar manipülasyonu

CONCEDE : English Turkish

v. ödün vermek; kabullenmek, kabul etmek zorunda kalmak; uygun bulmak

CONCEDE A GOAL : English Turkish

v. gol yemek

CONCEDEDLY : English Turkish

adv. kabullenerek

CONCEDER : English Turkish

n. bağışlayan kimse, kabul eden kimse, karşı koyamayan kimse, teslim olan kimse, yenilgiyi kabul eden kimse