Multilingual Turkish Dictionary

English To Turkish

English To Turkish
CONCLUDE FINDINGS : English Turkish

ulguları neticelendirmek, sonuçları özetlemek

CONCLUDER : English Turkish

n. neticelendiren kimse, kabul eden kimse, son sözü söyleyen kimse, karar veren kimse; sonuçlandıran kimse

CONCLUDING : English Turkish

adj. sonuca varan, özetleyen, toparlayan, bitiren, kapatan

CONCLUDING DISCUSSION : English Turkish

sonuca varan tartışma, son görüşme, bir dizi tartışmadan en son olan

CONCLUDING SPEECH : English Turkish

son söz, kapanış konuşması, son konuşma

CONCLUSION : English Turkish

n. son, sonuç, netice, karar, kanı, hüküm

CONCLUSION ARRIVING : English Turkish

sonuca varmak, net karar alma, net seçim yapmak

CONCLUSIONAL : English Turkish

adj. sonuç ile ilgili, karar ile ilgili, hüküm ile ilgili, netice ile ilgili

CONCLUSIONS WERE DRAWN : English Turkish

sonuçlar çıkarılmıştı, karalar alınmıştı, uzlaşma sağlanmıştı

CONCLUSIVE : English Turkish

adj. son, kesin, kati, inandırıcı

CONCLUSIVE EVIDENCE : English Turkish

kesin kanıt, müspet delil

CONCLUSIVE PRESUMPTION : English Turkish

kesin karine, aksi ispatlanamayan sanı , conclusively$15650$ $WI_FREQUENCY:63 $WI_POS:51 kesin olarak, kesin bir şekilde; ikna edici bir biçimde

CONCLUSIVENESS : English Turkish

n. inandırıcılık, kesinlik

CONCLUSORY : English Turkish

adj. dayanaksız, kesin, son; ikna edici (Hukuk)

CONCOCT : English Turkish

v. karıştırmak, hazırlamak, uydurmak, uyduruvermek

CONCOCT AN EXCUSE : English Turkish

v. mazeret uydurmak

CONCOCTER : English Turkish

n. bir şeyler karıştıran kimse, tasarlayan kimse

CONCOCTION : English Turkish

n. karışım, karıştırarak hazırlama, uydurma

CONCOCTIONIST : English Turkish

n. karışımlar yapan kimse, tertip eden kimse; mayalayarak içki yapan kimse (örneğin, bira ya da başka alkollü içkiler yapan)

CONCOMITANCE : English Turkish

n. eşlik etme, beraberinde olma

CONCOMITANT : English Turkish

adj. eşlik eden, beraberindeki

CONCOMITANT : English Turkish

n. beraberinde gelen şey, doğal sonuç, olacağı

CONCOMITANTLY : English Turkish

adv. beraberinde, eşlik eden bir şekilde, aynı zamanda, dolaysıyla

CONCORD : English Turkish

n. uyum, anlaşma, uygunluk, barış, armoni, harmoni, hızlı ve lüks uçak

CONCORDANCE : English Turkish

n. uyum, ahenk, dizin