English To Turkish
CONCRETE REASON : English Turkish
somut gerekçe, soyut olmayan gerekçe, maddesel neden
CONCRETE WALL : English Turkish
eton duvar, kurutulmuş çimentodan yapılan duvar
CONCRETELY : English Turkish
adv. aşikar bir şekilde, somut bir şekilde, açıkça, fiziksel olarak
CONCRETENESS : English Turkish
n. somutluk, dokunurluluk, elle tutulur olma, gerçek değer
CONCRETION : English Turkish
n. birleşme, bütünleşme, katılaşma, katılaştırma, katılaşmış madde, yumru, şiş, taş
CONCRETIONARY : English Turkish
adj. birleşme ile oluşan, toplanma ile oluşan; katılaşmış maddelerle ilgili olan, üreten veya içeren
CONCRETIZE : English Turkish
v. belirginleştirmek, kesinleştirmek, somutlaştırmak
CONCUBINAGE : English Turkish
n. nikâhsız birliktelik, birlikte yaşama, cariyelik, metreslik
CONCUBINE : English Turkish
n. nikâhsız eş, sevgili, cariye, metres
CONCUPISCENCE : English Turkish
n. şehvet, cinsel arzu
CONCUPISCENT : English Turkish
adj. şehvetli, şehvet düşkünü
CONCUR : English Turkish
v. aynı anda olmak, rastlamak, elbirliği yapmak, hemfikir olmak, uyuşmak, kesişmek
CONCURRENCE : English Turkish
n. rastlantı, kesişim, zamanlaması rastlama, uyuşma, kesişme noktası, fikir birliği, elbirliği
CONCURRENCY : English Turkish
n. uyumluluk, anlaşma, fikir uyumu; dayanışma, paylaşılan çaba; aynı anda meydana gelme
CONCURRENT : English Turkish
adj. birleşen, eşzamanlı olan, yardımlaşan, kesişen, uyuşan
CONCURRENT : English Turkish
n. aynı anda olma
CONCURRENT ACTION : English Turkish
eş zamanlı eylem, aynı zamanda olan etkinlik, takım halinde yapılan girişim
CONCURRENT OBLIGATIONS : English Turkish
aynı zamana rastlayan yükümlülükler, eşzamanlı olarak yerine getirilmesi gereken yükümlülükler
CONCURRENT SENTENCE : English Turkish
toplam ceza, üst üste gelen ceza, başka bir hapis cezası ile aynı anda yerine getirilen hapis cezası
CONCURRENTLY : English Turkish
adv. aynı zamanda oluşarak, eş zamanlı, zaman uyumlu, aynı anda; uyum içinde
CONCUSS : English Turkish
v. sarsmak, baskı altında tutmak
CONCUSSION : English Turkish
n. sarsma, şok, sarsıntı, darbe, beyin sarsıntısı
CONCUSSION OF THE BRAIN : English Turkish
eyin sarsıntısı
CONCUSSIVE : English Turkish
adj. sarsma ile ilgili, sarsıntı ile ilgili (düşüş, darbe, vs. nin neden olduğu kafa yaralanması)
CONCUSSIVELY : English Turkish
adv. sarsma ile ilgili olarak, sarsıntı ile ilgili bir şekilde, sallanma veya sarsılmaya neden olan şekilde
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani