English To Turkish
CONTAINER : English Turkish
n. kap, konteyner, yük sandığı
CONTAINER CONVEYANCE : English Turkish
konteyner taşıma, depo nakletme
CONTAINERISATION : English Turkish
n. konteyner kullanılması, üst limiti 48 fit uzunluğu olan konteynerler ile mallar sevkiyatı; nakliye için konteynere kargo (genel veya özel) yükü istif etme; konteynerle taşıma eylemi (ayrıca containerization)
CONTAINERISE : English Turkish
v. konteyner ile taşımak, malları taşımak için konteynerlere doldurmak; büyük konteynerlerle yük taşımak; standart boyutlarda yük konteynerleri ile ticaret yapabilmesi ve idare edebilmesi için liman veya endüstriyi değiştirmek; konteyner ile taşımayı kabul etmek (ayrıca containerize)
CONTAINERIZATION : English Turkish
n. konteyner kullanılması, üst limiti 48 fit uzunluğu olan konteynerler ile mallar sevkiyatı; nakliye için konteynere kargo (genel veya özel) yükü istif etme; konteynerle taşıma eylemi (ayrıca containerisation)
CONTAINERIZE : English Turkish
v. konteyner ile taşımak, malları taşımak için konteynerlere doldurmak; büyük konteynerlerle yük taşımak; standart boyutlarda yük konteynerleri ile ticaret yapabilmesi ve idare edebilmesi için liman veya endüstriyi değiştirmek; konteyner ile taşımayı kabul etmek (ayrıca containerise)
CONTAINERSHIP : English Turkish
n. konteyner gemisi, kargo konteynerleri taşıyan gemi
CONTAINING : English Turkish
adj. li
CONTAINING ALCOHOL : English Turkish
adj. alkollü
CONTAINING CARBON : English Turkish
karbon içeren, içinde karbon barındıran, karbondan yapılmış olan
CONTAINING CARBON DIOXIDE : English Turkish
karbon dioksit içeren, içinde karbon dioksit barındıran
CONTAINING FIFTY : English Turkish
adj. ellilik
CONTAINING OXYGEN : English Turkish
oksijen içeren, içinde oksijen barındıran
CONTAINING TIN : English Turkish
adj. kalaylı
CONTAINMENT : English Turkish
n. kapsama, içerme, önleme, tutma
CONTAMINABILITY : English Turkish
n. bulaşabilme, kirletilebilme, lekelenebilme
CONTAMINANT : English Turkish
n. atık, kirletici madde
CONTAMINATE : English Turkish
v. kirletmek, bozmak, bulaştırmak
CONTAMINATED : English Turkish
adj. kirlenmiş, bozulmuş
CONTAMINATION : English Turkish
n. kirletme, bulaştırma, bulaşma, pislik, atık
CONTAMINATION METER : English Turkish
geiger cihazı, radyoaktif kirlenme ölçüm cihazı
CONTAMINATIVE : English Turkish
adj. kirletici, bulaşıcı; bozulan; kirlenmeye yatkın olan
CONTAMINATOR : English Turkish
n. kirletici, bulaştıran veya bozan kimse veya şey
CONTANGO : English Turkish
n. hisse senedi primi, prim
CONTE : English Turkish
n. Conte crayon (Conte boya kalemi), grafit ve kilden yapılan sert bir boya kaleminin markası (Fransız kimyager N. J. Conte tarafından icat edildi)
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani