Multilingual Turkish Dictionary

English To Turkish

English To Turkish
DEADBEAT : English Turkish

adj. bitkin, perişan

DEADBOLT : English Turkish

n. sürgü, yaylı hareket yerine topuz veya anahtar çevirmesiyle yerleştirilen veya hareket ettirilen kilit sürgüsü

DEADEN : English Turkish

v. kesmek, azaltmak, hafifletmek, duygusuzlaştırmak, katılaştırmak, matlaştırmak, donuklaştırmak

DEADEN THE SENSES : English Turkish

duyuları öldürmek, duyuları uyuşturmak, yetenekleri köreltmek

DEADEND : English Turkish

adj. köreltişmiş, çıkışı olmayan; ilerleme imkanı veya geleceği olmayan (örneğin, "geleceği olmayan iş"); (Argo) güçlü ve kabadayı ("güçlü ve kabadayı çete")

DEADENER : English Turkish

n. azaltan kimse, duygusuzlaştıran kimse

DEADENING : English Turkish

n. ses izolasyonu, ses geçirmeyen malzeme veya aygıt; donduran madde

DEADEYE : English Turkish

n. boğata, halatların geçirildiği üç deliği olan kenarının etrafı oluklu ağaçtan yapılmış yuvarlak makara (Denizcilik); (Argo) keskin nişancı

DEADFALL : English Turkish

n. tuzak, dökülmüş kereste veya dolaşmış çalı yığını; büyük ağırlıkların düşerek avı öldürdükleri veya sakatladıkları büyük hayvanlar için yapılan ağırlıklı tuzak

DEADHEAD : English Turkish

n. giriş kartı sahibi, bedavacı, biletsiz yolcu veya seyirci; başarısız kimse, boş kalkan otobüs; yağcı; dalkavuk

DEADHOUSE : English Turkish

n. ölü evi, morg

DEADLIFT : English Turkish

n. deadlift, dik durduğu süre boyunca haltercinin zeminden maksimum halter kaldırdığı üç ağırlık kaldırma durumundan biri

DEADLIGHT : English Turkish

n. lomboz kapağı, lomboz üzerindeki ağır kapak; güvertede veya gemi gövdesinde kalın pencere

DEADLINE : English Turkish

n. son teslim tarihi, zaman sınırı; sınır

DEADLINE PRESSURE : English Turkish

n. zaman sınırı baskısı

DEADLINESS : English Turkish

n. öldürücülük, ölüm derecesinde olma; aşırılık

DEADLOCK : English Turkish

n. durgunluk; çıkmaz; tıkanıklık

DEADLOCK : English Turkish

v. çıkmaza girmek, yerinde saymak; tıkanmak

DEADLOCK IN NEGOTIATIONS : English Turkish

çıkmaza giren müzakereler, müzakerelerin tamamen durması, müzakerelerde ilerleme kaydedilmemesi

DEADLOCK IN TALKS : English Turkish

görüşmelerin sekteye uğraması, müzakereler sırasında duraklama

DEADLOCKED : English Turkish

adj. çıkmaza girmiş

DEADLOCKED TALKS : English Turkish

çıkmaza giren görüşmeler, durma noktasına gelen müzakereler

DEADLY : English Turkish

adj. öldürücü, ölümcül, ölümüne, ölüm; amansız; çok; müthiş

DEADLY : English Turkish

adv. ölü gibi bir halde, ölesiye; son derece

DEADLY COCKTAIL : English Turkish

öldürücü kokteyl, tehlikeli karışım (genellikle alkollü içecek veya ilaçlar kombinasyonu)