English To Turkish
BALKAN STATES : English Turkish
n. balkan devletleri, balkan ülkeleri, Balkan Yarımadası'nda bulunan ülkeler (Yugoslavya, Sırbistan, Romanya, Bulgaristan, Arnavutluk, Yunanistan ve Türkiye'nin Avrupa bölümü)
BALKANISATION : English Turkish
n. "Balkanisation (Balkanlaştırma)", (Britanya İngilizcesi) bir bölgeyi küçük bölümlere ayırma; bir grubun daha küçük ve birbirine düşman bölümlere ayrılması; her biri kendi içinde işgücü piyasasına sahip olacak şekilde bir iş piyasasının pek çok ekonomik ve coğrafi kollara ayrıma (Balkanization olarak da yazılır)
BALKANISE : English Turkish
v. (Britanya İngilizcesi) balkanlaştırmak, balkan özelliği vermek, bir alan veya ülkeyi birbirine sık sık düşmanlık güden küçük ülkelere bölmek (balkanize olarak da yazılır)
BALKANIZATION : English Turkish
n. "Balkanization (Balkanlaştırma)", (Amerikan İngilizcesi) bir bölgeyi küçük bölümlere ayırma; bir grubun daha küçük ve birbirine düşman bölümlere ayrılması; her biri kendi içinde işgücü piyasasına sahip olacak şekilde bir iş piyasasının pek çok ekonomik ve coğrafi kollara ayrıma (Balkanisation olarak da yazılır)
BALKANIZE : English Turkish
v. balkanlaştırmak
BALKANS : English Turkish
n. Balkanlar, Balkan devletleri
BALKED : English Turkish
adj. engellenmiş, durdurulmuş; ihanet edilmiş, ihanete uğratılmış; tereddütlü
BALKED AT : English Turkish
inat edilmiş, tereddüt edilmiş, yapmamakta diretilmiş
BALKER : English Turkish
n. inat eden, tereddüt eden, bocalayan, kararsız kalan; ilerlemeyi reddeden
BALKINESS : English Turkish
n. inatçılık, inatçı olma durumu, hırçınlık
BALKY : English Turkish
adj. inatçı; yürümek istemeyen
BALL : English Turkish
n. bir soyadı; kel adamlar için kullanılan bir lakap
BALL : English Turkish
n. top, küre, bilye, misket, gülle, yumak, yuvar, top oyunu, top mermisi, balo; ilaç (at)
BALL : English Turkish
v. yumak yapmak, top yapmak, fişek atmak
BALL AND SOCKET JOINT : English Turkish
mafsal, küre biçiminde eklem
BALL BEARING : English Turkish
ilye, bilyeli yatak
BALL BOY : English Turkish
top toplayıcı çocuk (tenis), top toplayıcı (tenis)
BALL BREAKER : English Turkish
talepkâr kimse, talepte bulunan kimse, başkalarını hoşa gitmeyen görevleri yerine getirmeye zorlayan kimse; çok zor görev, son derece zor iş
BALL CLAY : English Turkish
ağlama kili, ateşe maruz bırakıldıktan sonra hemen hemen beyaz dönen yüksek plastikli ince kil (ince seramik imalatında kullanılır)
BALL COCK : English Turkish
n. yüzen topla işleyen su valfı
BALL FLOWER : English Turkish
n. gonca şeklinde süs
BALL GAME : English Turkish
n. top oyunu, beysbol, durum, vaziyet, iş
BALL GAMES : English Turkish
top oyunları, top ile oynanan oyunlar
BALL GIRL : English Turkish
n. top toplayıcı kız çocuk, kız malzemeci, tenis veya beyzbol oyununda dışarı çıkan topları toplayıp tekrar getiren kız çocuk
BALL JOINT : English Turkish
n. bilyeli mafsal, küre biçiminde eklem, oyluk
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani