Multilingual Turkish Dictionary

English

English
GRIZZLY : English Turkish Redhouse

griz.zlygrîz'li isim (Kuzey Amerika'ya özgü) korkunçayı. sıfat boz, gri, kurşuni

GRIZZLY BEAR : English Turkish Redhouse

(Kuzey Amerika'ya özgü) korkunçayı

GROAN : English Turkish Redhouse

groangron fiil inlemek. isim inilti

GROCER : English Turkish Redhouse

gro.cergro'sır isim bakkal

GROCERIES : English Turkish Redhouse

gro.cer.iesgro'sıriz isim, çoğul bakkaldan alınan gıda maddeleri

GROCERY : English Turkish Redhouse

gro.cer.ygro'sıri isim bakkal dükkânı, bakkal, bakkaliye

GROCERY STORE : English Turkish Redhouse

akkal dükkânı, bakkal, bakkaliye

GROGGY : English Turkish Redhouse

grog.gygrag'i sıfat sersem, zihni karışık; mahmur; uyku sersemi; içki sersemi

GROIN : English Turkish Redhouse

groingroyn isim, anatomi kasık

GROOM : English Turkish Redhouse

groomgrum isim güvey. fiil tımar etmek

GROOVE : English Turkish Redhouse

groovegruv isim
yiv.
rutin. fiil yiv açmak

GROPE : English Turkish Redhouse

gropegrop fiil
el yordamıyla aramak/ilerlemek.
(elle) sarkıntılık etmek

GROPE FOR WORDS : English Turkish Redhouse

kelimeleri zor bulmak

GROSS : English Turkish Redhouse

grossgros isim grosa, on iki düzine

GROSS INCOME : English Turkish Redhouse

üt gelir

GROSS NATIONAL PRODUCT : English Turkish Redhouse

ekonomigayri safi milli hasıla

GROSS PROFIT : English Turkish Redhouse

üt kâr

GROSS WEIGHT : English Turkish Redhouse

üt ağırlık

GROTESQUE : English Turkish Redhouse

gro.tesjuegrotesk' sıfat gülünç, güldürecek kadar acayip; çok garip

GROTTY : English Turkish Redhouse

grot.tygrat'i sıfat, İngiliz İngilizcesi, konuşma dili
pis, kirli, pasaklı, kırtıpil.
kıtıpiyoz, kıtıpiyos, kırtıpil, değersiz

GROUCH : English Turkish Redhouse

grouchgrauç isim, konuşma dili her zaman şikâyetçi olan kimse, dırdırcı

GROUCHY : English Turkish Redhouse

grouchysıfat, konuşma dili
şikâyetçi, dırdırcı.
sinirli

GROUND : English Turkish Redhouse

groundgraund fiil
karaya oturmak; karaya oturtmak.
(uçak) (hava koşullarından dolayı) uçamamak; (uçağı) uçurtmamak.
(birini) (ceza olarak) (ev, okul, v.b.'nden) dışarı çıkartmamak.
(bir sebebe) dayanmak/dayatmak.
elektrik (bir cihazı) topraklamak

GROUND BEEF : English Turkish Redhouse

sığır kıyması

GROUND CREW : English Turkish Redhouse

(havaalanında) yer mürettebatı