Multilingual Turkish Dictionary

English

English
DEEP PLUNGE OF PRICES : English Turkish

üyük fiyat düşüşü, ani fiyat düşüşü, büyük ölçüde fiyat indirimi

DEEP POCKET : English Turkish

maddi durumu iyi olan, ok geliri olan, zengin

DEEP PURPLE : English Turkish

Britanyalı bir heavy rock müzik grubu

DEEP READ : English Turkish

adj. çok okumuş, çok bilgili, derin okuyan

DEEP RED : English Turkish

n. ateş kırmızısı, koyu kırmızı; koyu açık kırmızı

DEEP ROOTED : English Turkish

köklü, kökleşmiş

DEEP SEA : English Turkish

n. açık deniz, kıyıdan uzakta

DEEP SEA FISHING : English Turkish

açık deniz balıkçılığı, okyanusta balık avlama

DEEP SEA-WATER : English Turkish

derin deniz, denizin derin bölgeleri

DEEP SEATED : English Turkish

köklü, kökleşmiş

DEEP SET : English Turkish

adj. çukur, derinde olan

DEEP SHIT : English Turkish

aşı belada olmak, (Argo) ciddi sıkıntı

DEEP SLEEP : English Turkish

derin uyku, çok ağır uyku

DEEP SORROW : English Turkish

derin üzüntü, büyük acı, iç karartıcı felaket

DEEP SPACE NETWORK : English Turkish

Derin Uzay Ağı, NASA'nın astronotlar ve uzay araçlarıyla iletişim için kullandığı kapsamlı iletişim sistemi (Pasadena'daki {California} Jet Propulsion Laboratory {Jet Sevk Laboratuarı} merkezlidir), DSN

DEEP THOUGHTS : English Turkish

derin düşünceler, derin düşünceye dalma, birçok düşünce

DEEP THROAT : English Turkish

n. penisin ağıza alınması, (Argo) fellatio (fellatio hakkında olan pornografik filmden alınan)

DEEP VEIN THROMBOSIS : English Turkish

n. derin ven trombozu, (Tıp) uzun yolculuk sırasında meydana gelebilen bacakların içinde derinde olan kan pıhtılaşması

DEEP VOICE : English Turkish

kısık ses, alçak ses

DEEP WATER : English Turkish

derin su, büyük derinlikte olan su; ciddi sıkıntı, büyük talihsizlik

DEEP WATERS : English Turkish

derin sular, büyük derinlikte olan su; ciddi sıkıntı, büyük talihsizlik

DEEP-FREEZER : English Turkish

derin dondurucu, çok düşük sıcaklıklarda gıda maddeleri saklamak ve korumak için kullanılan bölme

DEEP-FRY : English Turkish

fritözde kızartmak, içinde bol miktarda yağ olan derin kapta kızartmak

DEEP-ROOTEDNESS : English Turkish

n. derinlere kök salmış olma, bir şeyin sıkıca bağlı olduğu durum

DEEP-SEA : English Turkish

adj. açık deniz ile ilgili, denizin derinlikleriyle ilgili; denizin derinliklerine ait veya orada meydana gelen