Multilingual Turkish Dictionary

English

English
DISSERT : English Turkish

v. tartışmak, çekişmek, sürtüşmek; bir konu hakkında söylev vermek, nutuk çekmek

DISSERTATE : English Turkish

v. nutuk çekmek, söylev vermek, konuşma yapmak

DISSERTATION : English Turkish

n. bilimsel inceleme, tez, deneme, söylev

DISSERVE : English Turkish

v. zarara neden olarak sunmak, hasar vererek sunmak

DISSERVICE : English Turkish

n. zarar, kötülük, incitici davranış

DISSEVER : English Turkish

v. ayırmak, koparmak

DISSEVERANCE : English Turkish

n. ayrılma, bölme, kısımlama

DISSIDENCE : English Turkish

n. fikir ayrılığı, muhalefet, görüş ayrılığı

DISSIDENT : English Turkish

n. muhalif, karşıt görüşlü kimse, karşı gelen kimse; kiliseye karşı olan kimse

DISSIDENT : English Turkish

adj. karşıt görüşlü, muhalif

DISSIDENT OPINION : English Turkish

karşıt görüş, muhalif görüş, farklı görüş; yargıçların çoğu tarafından savunulandan farklı olan

DISSIDENTLY : English Turkish

adv. karşıt bir şekilde, muhalif bir şekilde, muhalefet ederek, karşı durarak

DISSIMILAR : English Turkish

adj. farklı, benzemez, ayrı

DISTANT CONTROL : English Turkish

n. uzaktan kontrol

DISTANT DREAM : English Turkish

n. eski ve hatırlanması güç rüya

DISTANT LANDS : English Turkish

uzak diyarlar, uzak topraklar, ırak memleketler, uzak ülkeler

DISTANT LIGHTING : English Turkish

uzaktan ışıklandırma, uzaktan görülebilen ışıklar

DISTANT RELATION : English Turkish

n. uzaktan akraba

DISTANT RELATIVE : English Turkish

uzak akraba, uzaktan akraba, yakından bağı olmayan aile üyesi

DISTANT RESEMBLANCE : English Turkish

n. uzaktan yakından benzerliği olmama

DISTANT TIME : English Turkish

uzak zaman, gelecekte bir zaman, şimdiden uzak bir zamanda

DISTANTLY : English Turkish

adv. soğuk bir şekilde

DISTANTNESS : English Turkish

n. uzaklık, ıraklık, uzak olma durumu

DISTASTE : English Turkish

n. sevmeme, hoşlanmama, tiksinme, nefret

DISTASTEFUL : English Turkish

adj. antipatik, nahoş, tatsız, iğrenç