Multilingual Turkish Dictionary

English

English
EYEGROUND : English Turkish

n. gözün dibi, gözün alt kısmı

EYEHOLE : English Turkish

n. göz çukuru, göz

EYELASH : English Turkish

n. kirpik

EYELESS : English Turkish

adj. gözsüz, kör, göremeyen; göz veya gözleri olmayan

EYELET : English Turkish

n. küçük delik; kopça (dişi); gözcük

EYELID : English Turkish

n. gözkapağı

EYELINER : English Turkish

n. aylaynır, ince fırça uçlu göz kalemi, göz çevresinde hoş bir çizgi çekmek için uygulanan kozmetik

EYEPATCH : English Turkish

n. göz bandı, yaralandığında veya iltahaplandığında göze takılan koruyucu bant

EYEPIECE : English Turkish

n. mercek (mikroskop), oküler

EYER : English Turkish

n. gözcü, gözetleyici, bakan kimse, gözetleyen veya gözlerini dikip bakan kimse

EYES : English Turkish

n. yargı veya fikir (örnek: "benim gözümde [fikrimce]" or "kanun gözüyle")

EYES BE BRIGHT WITH DESIRE : English Turkish

v. gözleri parlamak

EYES FRONT! : English Turkish

ileri bak! (askeri komut)

EYES LEFT : English Turkish

sola bak! (askeri komut)

EYES RIGHT : English Turkish

sağa bak! (askeri komut)

EYESHADE : English Turkish

n. güneş siperliği

EYESHADOW : English Turkish

n. far

EYESHOT : English Turkish

n. görüş mesafesi

EYESIGHT : English Turkish

n. görme yeteneği; görüş uzaklığı

EYESORE : English Turkish

n. göze batan şey; göz zevkini bozan şey

EYESPOT : English Turkish

n. (Biyoloji) bir organizmanın yönlenmesine yardım eden ve ışığa duyarlı ilkel göz benzeri alıcı (ilkel tek hücreli organizmalarda)

EYESTRAIN : English Turkish

n. göz yorgunluğu

EYETIE : English Turkish

n. İtalyan [kötü]

EYETOOTH : English Turkish

n. köpek dişi

EYEWASH : English Turkish

n. göz banyosu, göz yıkama ilacı, göz boyama; aldatma, palavra; zırva, saçmalık