English
HEN HEARTED : English Turkish
korkak, ödlek, tavşan yürekli
HEN PARTY : English Turkish
kadınlar toplantısı
HENA : English Turkish
n. bir bitki türü; bu bitkiden yapılan kırmızımsı turuncu boya veya kozmetik, kına; gelin ve damadın onurlandırıldığı evlilik öncesi geleneksel bir Ortadoğu töreni, kına gecesi, kına töreni
HENA CEREMONY : English Turkish
kına töreni, kına gecesi, sağlık ve verimlilik sembolü olarak gelinin ellerine kına yakılan ve gelin ve damadın onurlandırıldığı evlilik öncesi geleneksel bir Doğu ve Ortadoğu kültürü töreni, kına gecesi, kına töreni
HENBANE : English Turkish
n. banotu
HENBIT : English Turkish
n. ballıbaba, yuvarlak yaprakları ve küçük beyaz veya mor çiçekleri olan nane familyasından bir bitki
HENCE : English Turkish
adv. buradan, bundan, bundan dolayı, bunun için, bunun sonucu olarak, şu andan itibaren
HENCE WITH IT : English Turkish
interj. defol
HENCEFORTH : English Turkish
adv. bundan sonra, bundan böyle
HENCEFORWARD : English Turkish
adv. bundan sonra, bundan böyle
HENCEFORWARDS : English Turkish
adv. bundan sonra, bundan böyle
HENCHMAN : English Turkish
n. çıkarcı tip, çıkarcı yandaş, sağ kol, uşak, yardımcı, sadık yardımcı
HENCOOP : English Turkish
n. tavuk kümesi, kümes
HENDECAGON : English Turkish
n. onbirgen, on bir kenarlı çokgen, on bir kenarı ve on bir açısı bulunan şekil
HENDECASYLLABLE : English Turkish
n. on birli, 11 heceden oluşan kelime, on bir heceden oluşan satır
HENDERSON : English Turkish
n. Henderson, soyadı
HENDIADYS : English Turkish
n. karışık bir konsepti ifade etmek için bir bağlaçla bağlanmış iki kelime kullanan deyim
HENDRIX : English Turkish
n. Hendrix, soyadı; Jimi Hendrix (
1970), şarap ve uyku ilacı aldıktan sonra sufokasyon nedeniyle Londra'da (İngiltere) hayatını kaybeden ABD'li blues ve rock music gitaristi
HENEQUEN : English Turkish
n. heneguen, tropikal bir Amerikan bitkisi, güçlü lifler üreten kılıca benzer büyük ve kalın elyaflı yaprakları olan sabırotu familyasından tropikal bir Amerikan bitkisi; bu ağacın yapraklarından elde edilen kırmızımsı lif; sisal
HENGE : English Turkish
n. taş yapıt, Neolitik ve Bronz Çağı'nda inşa edilmiş ve dikilmiş taşlar veya ahşap direklerle çevrili set veya hendek içine alınmış tarihöncesi yapıt
HENHOUSE : English Turkish
n. kümes, tavuk kümesi, tavuk evi, içinde tavuk barındırılan yapı, tavuk barakası
HENLE : English Turkish
n. Henle, soyadı; Friedrich Gustav Jacob Henle (
1885), böbreklerde U-biçimli kıvrımı bulan Alman patolog (Henle kıvrımı diye adlandırılan)
HENLEY : English Turkish
n. Henley, soyadı; William Ernest Henley (
1903), İngiliz şair, editör ve eleştirmen; Montana'da kasaba (ABD); orta güney Londra'da bulunan bir ilçe; Yeni Zelanda’da bir kasaba
HENNA : English Turkish
n. kına
HENNAED : English Turkish
adj. kınalı, kına yakılmış
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani