English
INFRARED PHOTOGRAPHY : English Turkish
n. kızılötesi fotoğrafçılığı, kızılötesi hassas filmin kullanıldığı fotoğrafçılık; karanlıkta görüntü yaratmaya olanak sağlayan kızılötesi görüntüleme teknolojisi
INFRARED PORT : English Turkish
kızılötesi port, iki bilgisayarın kızılötesi ışıkla bilgi taşıyan bir aygıtla sağlanan seri bağlantısı
INFRARED RAYS : English Turkish
kızılötesi ışınlar, görünmeyen ışık dizisindeki ışınlar
INFRASONIC : English Turkish
adj. ses sınırı altı
INFRASTRUCTURE : English Turkish
n. altyapı tesisleri, altyapı, savunma sistemi
INFRASTRUCTURE INVESTMENT : English Turkish
altyapı yatırımı, temel çerçeveye yapılan yatırım (bir şirketin bir ülkenin vs)
INFRASTRUCTURE WORKS : English Turkish
altyapı çalışmaları, temel çerçeve çalışmaları
INFREQUENCE : English Turkish
n. seyreklik, seyrek olma durumu, seyrek meydana gelme durumu, nadirlik, olağandışılık
INFREQUENCY : English Turkish
n. seyreklik, nadirlik
INFREQUENT : English Turkish
adj. seyrek, nadir, az bulunur
INFREQUENTLY : English Turkish
adv. seyrek olarak
INFRINGE : English Turkish
v. çiğnemek, ihlal etmek, tecâvüz etmek, bozmak, hakkını yemek
INFRINGE RIGHTS : English Turkish
hakları ihlal etmek, haklara tecavüz etmek, haklara uymamak
INFRINGEMENT : English Turkish
n. ihlal, karşı gelme, tecâvüz, bozma
INFRINGER : English Turkish
n. ihlal eden, ihlalde bulunan, tecavüz eden, zorla giren; izinsiz bir şekilde giren
INFUNDIBULAR : English Turkish
adj. huni şeklinde
INFUNDIBULIFORM : English Turkish
adj. huni şeklinde, hun biçimli
INFUNDIBULUM : English Turkish
n. huni şeklinde yapı, hun biçimli yapı
INFURIATE : English Turkish
v. kudurtmak, çileden çıkarmak, kızdırmak, deli etmek
INFURIATED : English Turkish
adj. kızdırılmış, kızmış, kızgın, öfkeli, çılgına çevrilmiş
INFURIATED HIM : English Turkish
onu kızdırdı, onu öfkelendirdi, onu çılgına çevirdi
INFURIATING : English Turkish
adj. çileden çıkaran, çıldırtan, sinir bozucu
INFURIATINGLY : English Turkish
adv. kızdırarak, kızgınlaştırarak, öfkelendirerek, çılgına çevirerek
INFURIATION : English Turkish
n. kızdırma, kızgınlaştırma, öfkelendirme, çılgına çevirme
INFUSE : English Turkish
v. demlemek, içine dökmek, doldurmak, ilham vermek, kafasına sokmak
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani