Multilingual Turkish Dictionary

English

English
IT'S EARLY : English Turkish

çok erken

IT'S ENOUGH TO MAKE A CAT LAUGH : English Turkish

çok komik, ölüyü bile güldürür, kargalar bile güler

IT'S FRAGILE : English Turkish

kırılabilir

IT'S GETTING FOGGY : English Turkish

sis başlıyor

IT'S GOOD TO SEE YOU : English Turkish

seni görmem iyi oldu, seni gördüğüme sevindim, birlikte olduğumuz için mutluyum

IT'S GOOD, BUT IT'S A LITTLE EXPENSIVE : English Turkish

u güzel ama biraz pahalı

IT'S HIGH TIME : English Turkish

artık zamanı geldi, amanı geldi, tam zamanı, zamanı geldi vegeçecek

IT'S HIS FUNERAL : English Turkish

u onun sorunu, bu onun problemi, bırak icabına baksın, bu benim işim değil

IT'S HOT : English Turkish

hava sıcak., bu çok sıcak

IT'S IMPOSSIBLE TO FIX IT : English Turkish

unu tamir etmek imkânsız

IT'S IN HIS BLOOD : English Turkish

u onun kanında var, bu onun doğasında var, bu onun kişiliğinin bir parçası, o öyle

IT'S INCREDIBLE : English Turkish

interj. olur şey değil

IT'S KIND OF YOU : English Turkish

çok naziksin, çok iyisin, bu senin tarafından yapılan çok sevgi dolu bir davranış

IT'S LATE : English Turkish

çok geç

IT'S LIKE AN OVEN TODAY : English Turkish

ugün hava fırın gibi

IT'S MIDNIGHT : English Turkish

gece yarısı

IT'S MINE : English Turkish

o benimki

IT'S MONEY FOR JAM : English Turkish

çok kolay

IT'S MUGGY : English Turkish

hava nemli

IT'S MY MISTAKE : English Turkish

u benim hatam, hata yaptım özür dilerim

IT'S MY PLEASURE : English Turkish

u zevk bana ait

IT'S MY TURN : English Turkish

sıra benim, benim zamanım geldi, bu benim fırsatım

IT'S NICE OF YOU : English Turkish

çok iyisin, çok naziksin, çok düşüncelisin

IT'S NICE TO MEET YOU : English Turkish

tanıştığımıza memnun oldum

IT'S NO BIG DEAL : English Turkish

çok büyütülecek bir şey değil, çok abartılacak bir şey değil, vasat bir şey, önemsenecek büyük bir şey değil