English
JACKASS OF ALL TRADES : English Turkish
n. elinden hiçbir iş gelmeyen kimse, tuhaf bir şekilde her işte kötü olan kimse
JACKBOOT : English Turkish
n. kaba kuvvet, kaba kuvvet kullanan kimse, balıkçı çizmesi
JACKDAW : English Turkish
n. küçük karga
JACKEEN : English Turkish
n. (İrlanda’da kullanılan) şehir de oturan kimse (özellikle Dublin’de oturan kimse); iyi eğitim görmüş ve çok okumuş sayılan Dublin’de oturan kimse (İrlanda Argosu); içkici ve ahlaksız kimse (İrlanda Argosu)
JACKER : English Turkish
n. kriko ile kaldıran kimse, kaldıran veya yükselten kimse
JACKEROO : English Turkish
n. koyun çiftliğinde çırak olarak çalışan deneyimsiz kimse jacket picture|/jacket$41240$ /picture$60782$ $WI_FREQUENCY:3 $WI_POS:48 birinin video geri oynatımını durdurduğu zaman DVD oynatıcısının ekrana yansıttığı görüntüler
JACKET : English Turkish
n. ceket, kitabın kağıt kabı, kabuk, kap, kitap kabı
JACKET POTATO : English Turkish
(British) kumpir, fırında patates, kuru sıcaklıkta pişirilen patates
JACKETED : English Turkish
adj. ceket giymiş; örtülü, sarılı
JACKETLESS : English Turkish
adj. ceketsiz, kılıfsız, blazer olmadan
JACKFRUIT : English Turkish
n. Asya’ya özgü ekmek ağacına benzeyen büyük tropikal ağaç; bu ağacın kocaman yenilebilir meyvesi
JACKHAMMER : English Turkish
n. kaya matkabı, beton ve kaya delmek için kullanılan büyük matkap
JACKIE : English Turkish
n. Jackie, kadın ismi (Jacqueline'in bir şekli); erkek ismi (Jack isminin bir şekli)
JACKIE CHAN : English Turkish
Jackie Chan, (1954'te Kong-sang Chan olarak doğan) "Genç Üstad" filminde oynayan Çinli-Amerikalı sinema oyuncusu
JACKKNIFE : English Turkish
n. sustalı çakı, ayaklarını tutarak suya dalma
JACKKNIFE : English Turkish
v. ayaklarını tutarak dalmak, ikiye katlanmak, katlanarak kaza yapmak [mot.]
JACKLEG : English Turkish
adj. vasıfsız, beceriksiz, tecrübesiz, amatör; ahlaksız, sahtekar; geçici
JACKLIGHT : English Turkish
n. bir tür ışık, gece avcılık yaparken veya balık tutarken tuzak olarak kullanılan ışık
JACKLIGHT : English Turkish
v. bir tür ışık kullanarak balık tutmak veya avlamak
JACKPLUG : English Turkish
n. priz fişi, sinyal aktararak bağlantı kurmak için kullanılan bir milden oluşan priz
JACKPOT : English Turkish
n. jackpot, bingo, pot, büyük şans, büyük ikramiye
JACKRABBIT : English Turkish
n. bir tür tavşan, uzun kulaklı ve uzun arka bacakları olan büyük yabani tavşan (batı Kuzey Amerika’ya özgü)
JACKS : English Turkish
n. beş taş oyunu, beştaşların kauçuk top sıçratma atma ve yakalama arasında belirli bir sıralama ile seçildikleri oyun; (İrlanda Argosu) tuvalet
JACKSCREW : English Turkish
n. kriko, ağır nesneler kaldıran makine
JACKSHAFT : English Turkish
n. avara mili, kısa yuvarlak motor mili (otomobilde olduğu gibi)
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani