Multilingual Turkish Dictionary

English

English
POLAROID : English Turkish

n. polaroid, kutuplayıcı

POLDER : English Turkish

n. deniz seviyesinin altında ekime elverişli toprak

POLE : English Turkish

n. polonyalı, kutup, gönder, uç, karşıt uç, zıt karekterli kimse, sırık, direk, bayrak direği, yelken direği, beş metrelik uzunluk, leh

POLE JUMP : English Turkish

sırıkla atlama, yüksek atlama

POLE JUMPER : English Turkish

n. yüksek atlamacı, sırıkla atlama atleti

POLE STAR : English Turkish

kutupyıldızı [astr.], demirkazık [astr.], yol gösterici, öncü, önder, ucay yıldızı [astr.]

POLE VAULT : English Turkish

sırıkla atlama, yüksek atlama

POLE VAULTER : English Turkish

n. yüksek atlamacı, sırıkla atlama atleti

POLEAX : English Turkish

n. uzun saplı balta, kasap baltası (tokmaklı), deniz savaşlarında kullanılan balta

POLEAXE : English Turkish

n. uzun saplı balta, kasap baltası (tokmaklı), deniz savaşlarında kullanılan balta

POLECAT : English Turkish

n. kokarca, sansar [amer.]

POLEMIC : English Turkish

n. polemik, fikir savaşı, inanç tartışması, zıtlaşma, polemiğe giren kimse

POLEMIC : English Turkish

adj. tartışmalı, ihtilaflı

POLEMICS : English Turkish

n. fikir savaşı, polemik, inanç tartışması

POLES APART : English Turkish

n. zıt kutuplar

POLICE : English Turkish

adj. polis

POLICE : English Turkish

n. polis, zabıta, inzibat, nöbet, güvenliği sağlama

POLICE : English Turkish

v. polislerle güvenliği sağlamak, güvenliği sağlamak, yönetmek, kontrol altında tutmak, garnizonu temiz tutmak

POLICE ACADEMY : English Turkish

polis akademisi, polis adaylarının eğitildiği enstitü

POLICE DOG : English Turkish

polis köpeği, alman kurt köpeği

POLICE FORCE : English Turkish

polis gücü, güvenlik kuvvetleri

POLICE MAGISTRATE : English Turkish

polis mahkemesi hakimi

POLICE MINISTER : English Turkish

polis bakanı, içişleri bakanı, bir ülkenin kamu hizmeti güçlerinden sorumlu devlet yetkilisi

POLICE OFFICE : English Turkish

karakol

POLICE OFFICER : English Turkish

polis memuru