Multilingual Turkish Dictionary

Germany To Turkish

Germany To Turkish
TOTEM : German Turkish

n totem, ongun
Ismus m totemizm

TOTENBAHRE : German Turkish

l. ölü teskeresi
(Sarg) tabut, salacak
(zur Totenwaschung) tenesir
katafalk
bett n ölüm dösegi °blaB ölü benizli; sapsan; cenaze gibi
blasse / ölüm sanligi; cenaze rengi
Teier / cenaze merasimi
grä-ber m l. mezar kazicisi; mezarci
zo. les böcegi
hemd n kefen
klage / agit, nevha
köpf m l. kurukafa
zo. kurukafa; ölübash kelebek; sfenks kelebegi
liste/ölüler listesi
maske / ölü maskesi (od. kalibi);
messe / l. Hiristiyan ölülerin istirahatleri icin yapilan dinsel tören
isl. mevlut
reich n myth. ölüler diyan
schädel m s.
köpf (l),
schein m ölüm ilmühaberi
stadt / (im Altertum) nekropol
starre / s. Leichenstarre, ^still: Alles ist ^. (yii (od. pit) yok.
stille / ölüm sessizligi; ölümsü bir sessizlik; mevtal bir süküt
wache / ölü bekleme; die ^ halten ölü beklemek
waschung/gasil; die ^ vorneamen b-ni gasletmek

TOTENÄHNLICH : German Turkish

ölü gibi; derin bayginlik icinde;
er Schlaf hislerini kaybedecek derecede bayginlik; letarji

TOTFAHREN : German Turkish

ezerek öldürmek; Ch. le§ yapmak
geboren ölü dogmus 9geburt/ölü dogan cocuk; bagan; cenini sakit; düsüt-kriegen F: (einfach) nicht totzukriegen ölmezoglu, yedicanli
lachen: sich (halb) ~ gülmekten kinimak (od. katilmak)-laufen: sich ~ kendili^inden bitmek
machen s. töten

TOTO : German Turkish

m karsilikli bahis; spor-toto
freund m totocu

TOTPUNKT : German Turkish

m mit., techn. ölü nokta; sifir noktasi Qsagen (j-n) bir sahsin ölmü$ oldugunu rivayet etm. 2schämen: sich ^ mahcubiyetinden yerin dibine gecmek °schießen vurmak; üzerine ate§ ederek öldürmek; sich /^ beynine kursun sikarak intihar etm.
schlag m jur. adam öl-dürme; katil 9schlagen l. vurarak öldürmek; b-nin canina klymak; V: nailamak, mortlatmak
(die Zeit) oyalanmak; vaktini öldürmek (od. doldurmak)
Schläger m l. (P.) adam öldüren; katil
(S.) usturpa ^schwel-gen (et.) l. iltizami süköt etm.; sükütia gecistirmek
(vertuschen) örtbas etm. ^stechen l. hancer, bicak v. s. gibi bir aletle öldürmek
(Tier a.) kesmek 2stellen: sich ^ k-ni ölmüs gibi göstermek °treten ayakla ezerek öldürmek wasser n naut. dümen suyu

TOUPET : German Turkish

n tupe; takma sac parcasi 9ieren saclan kabart-mak >

TOUR : German Turkish

l. (Reise) yoiculuk, seyahat
(Rundfahrt) tur
(Wanderung) tenezzüh, dolasma, gezinti
(Umdrehung) devir hareketi
(Geschäftsreise) turne
(Art) tarz, suret; Er ist auf der ~. H 0, turneye cikmis. auf
en kommen F fig. harekete gelmek; canlanmak, cevikle§mek; Auf diese •^ darfst du mir nicht kommen! F fig. Bana da mi lololo? in e-r ^ F durmadan, mütemadiyen, fasilasiz, biteviye;
en.rad n;
en.wagen m yüksek kaliteli bisiklet (frzw. oto)
en.zahl/(e-s Motors) devir adedi
en.zähler m devir adedini sayan saat TouristQn/) m seyyah, turist
en.dampfer m seyyah vapuru
en.hotel n turistik otel
en.strom m seyyah akimi
ik / turizm 2isch turistik

TOURNEE : German Turkish

turne

TOXIKOLOGE : German Turkish

m toksikolog
ie/toksikoloji Qisch toksikolojik

TOXIN : German Turkish

n med. toksin
Izität / med. toksisite

TOXLKUM : German Turkish

n: 2isch med. toksik

TRAB : German Turkish

m l. link, tins
(leichter) yorga; kürt s^disi; in ^ fallen tinsa kalkmak; in ^ fallen lassen atl tinsa kaldir-mak; im ^ l. link (od. tins) giderek
fig. alelacele; ^ reiten atmi süratli yürütmek, süratli yapmak; j n in ^ setzen; j-n auf den ^ bringen fig. b-ni kosturmak, acele ettirmek, yürütmek, canlandirmak; yola getirmek
ant m
peyk, uydu, satelit
/r. (Leibwächter) hassa muhafizi; (-anten) pL a. hasan cocuklar Qen l. (Pferd) tinsa kalkmak; link (tins, yorga) gitmek
(P.) acele gitmek; hizh yürümek
er.wagen m (für Trabrennen) saiki

TRACHEE : German Turkish

an. soluk borusu; siryani sezen; trake(-a)
een.atmung / bioL trake solunumu; teneffüsü kasabi
een.tiere pl. zo. trakeliler, zatülkasabat
e.itis / med. trakeit; iltihabi kasabai rie
eo.tomie / med. trakeotomi
om n med. trahom

TRACHT : German Turkish

l. (Kleidung) klyafet, kilik, elbise, kostüm, üstbas, kisve
(Volks^) mill? klyafet
(Last) yük
(e e — Prügel) süpürge sopasi; e-e gehörige ^ Prügel bir iyi dayak; j-m e-e ^ Prügel verabfolgen kötek atmak (od. salmak); wer e-e ^ Prügel verdient hätte dayak kackini °en l. (nach et.) gözü bsde olm.; bsi elde etmege cahsmak
(j-m nach dem Leben) b-nin hayatina (od. canina) kastetmek
en.Test n kostümlü balo; klyafet balosu
en.museum n klyafethane

TRACHYT : German Turkish

m min. trakit

TRADITION : German Turkish

anane, gelenek; (isl.) hadis
alismus m ana-neperestlik, ananeviye, gelenekcilik
alist(-in /) m ananeperst, gelenekci ^e^ anane kabilinden; ananevt; atalardan kalma; babadan görme; geleneksel; ^ werden ananelesmek;
e Methoden pl. klasik usuller 2s.gebunden ortodoks 9s.verbunden ananeperest

TRAFO : German Turkish

m trafo

TRAG : German Turkish

(a. träge) l. (faul) tembel, üsengec, gevsek
(schlafmützig) uyusuk, uyuntu, miskin, külkedisi, nanemolla, agirkanh
(schwerfällig) mizmiz, miyminti, himbil
phys. atll, süreduran
(stumpf) ruhsuz, cansiz;
er Puls med. seyrek nabiz

TRAGANN : German Turkish

m destek, dayak kolu •bahre / l. sedye, teskere
(Tragsessel) tahtirevan
balken m l. (bei Tür, Fenster) söke
(Längsträger) döseme tabani; kizaklik, kalas
(Querträger) capraz kiris
(Stützbalken) destek, pa-yanda, putrel
band n l. (Hosenträger) pantalon askisi
arch. gerdane, jambet
med. süspansuvar; ^ba^ l. tasmabilen, portatif
(Kleid) giyilebilen
(erträglich) katlanilir, cekilir
(annehmbar) sayam kabul
brett n (e-s Straßenhändlers) tabia

TRAGANT : German Turkish

m bot. kitre zamk agaci; tavsancil tima^i; astra-gal; yabant meyan otu; geven; kovan otu

TRAGE : German Turkish

s.
bahre;
korb;
stange

TRAGEN : German Turkish

l. tasimak, nakletmek, götürmek
(stützen) destek-lemek
(Früchte) mahsul, meyve vermek
(einbringen, abwerfen) vermek, getirmek
(trächtig sein) yüklü olm.
(Kleidung) giymek
(Brille, Orden usw.) takmak
(Kosten) masrafi b-ne ait olm.
(Verantwortung) mesu-liyet altinda kalmak; bsden mesul olm.
(ertragen) tahammül etm., cekmek
(bei sich) üstünde tasimak; die Schuld an et. ^ bs, b-nin kusurundan ileri gelmek; sich gut ^ l. kolayca tasmabilmek
(Anzug, Stoff) cok dayamkli olm.; Wieviel Kilo kann ein Kamel ~? Deve kac kilo kaldirabilir? Diesen Anzug habe ich überhaupt noch nicht getragen. Bu elbiseyi hie kullanmadim. Der Ast trägt mich nicht. Bu dal beni cekmez. Der Ochse trägt nicht schwer an seinen Hörnern. Boynuz öküze yük olmaz. Spr.; sich mit e-m Gedanken ^ zihnen b$ ile mesgul olm.; bir düsünce beslemek; bsi tasarlamak; nach et. Verlangen ^ bsi cani cekmek; getragen: mus. temkinli, yavas;
e Kleidungsstücke kullanilmis (bzw. eskimis) elbiseler

TRAGFÄHIG : German Turkish

l. taslyabilir
(Obstbaum) meyve verebilir; ana

TRAGIK : German Turkish

l. fecaat; facia hali
(Tragödie) facia, haile, tra-jedi
ker m trajik, facianüvis, hailenüvis ^komisch trajikomik; güler misin agiar misin
komödle / trajiko-medi 2sch feci, faciali, acikli, trajik, hailevi; yürek yakici; et. ^ nehmen cok kederlenmek; merak etm.; yüregine islemek; et. nicht ^ nehmen umursamamak; V: keslemek; bo§ vermek