Multilingual Turkish Dictionary

Germany

Germany
SCHWANGERSCHAFT : German Turkish

gebelik, hamil(-elik), yüklülük
s.ek-lampsie / med. havale
S.Unterbrechung / cocuk düsürme

SCHWANK : German Turkish

mst.poet. l. egilir bükülür; elastikt, esnek
(schwankend) sallanan; saglam olmayan; ince, narin 2m l. egienceli fikra; latife
Th. kaba komedi;fars, burlesk, kasmerlik
(Streich) oyun, muziplik
en l. sallanmak, sendelemek
(torkeln) bocalamak; yalpa vurmak
(Boden) sarsilmak
(vibrieren) titremek, ihtizaz etm.
(differieren) tehalüf etm.
(Preise) inip cikmak; temev-vüc etm., degismek
fig. tereddüt etm.; ne yapaca^mi bilmemek; kararsiz olm.; Die statistischen Zahlenangaben ^. tstatistiklerde rakamlar oynuyor.
end l. (unbeständig) istikrarsiz
(unsicher) mütereddit, ikircimli ^ung /
(Abweichung) farklihk
(Wechsel) meddücezir; mit
en met ve cezirli

SCHWANZ : German Turkish

m l. kuyruk
fig. son kisim; son
fig. (Gefolge) maiyet; hademe haseme
V kamis, kadip; den ~ einziehen l. (Hund) kuyrugunu bacaklarinm arasina kismak
fig. süklüm püklüm dönüp gitmek; Kommt man über den Hund, so kommt man auch über den ^. Spr. Qogu gitti azi kaldi. Spr. Yüzdük yüzdük kuyruguna geldik. Spr

SCHWANZFEDER : German Turkish

fl/L yönetken teiek; rektris tüyü
flösse fan. anus yüzgeci; misbani serci
knorpel pl.an. kemirdek
lurche pl. zo. kuyruklular. ürodellcr
meise / zo. uzun kuyruklu bastankara
prüfung / F bütünleme sinavi; ikmal imtihani
riemen m kuskun

SCHWAPP : German Turkish

! Int. (beim Hinunterschlucken) sorolop!
en l. (Flüssigkeit) titremek
(herausspritzen) disan sicramak

SCHWARTE : German Turkish

l. domuz derisinin killi dis tabakasi
techn. kaplama tahtasi
F eski kizap; arbeiten, bis die ^ kracht F bayilincaya kadar calismak

SCHWARZ : German Turkish

l. siyah, kara
(finster) kara, karanlik, muzlim
(schmutzig) pis, kirli
Ka. kaput
(bes. in Zss.) kara, müsaadesiz; izin almadan; yasak edilmesine rahmen; istenilen vergiyi vermeden
2 n siyah renk; karalar; ^ wie Ebenholz abanoz gibi; Es wurde ihm ~ vor den Augen. Gözü karardi.
^ auf weiß yazili olarak; yazilmis, basil-mis; alles ^ in ~ sehen yüregi kararmak; kötümser olm.;
und weiß gemustert siyahli t?eyazh; Da kannst du warten, bis du ^ wirst f Bekle ha beklemez misini Bekle ha babam bekle! Bekle yarin kösesinil Bekle sabaha kadarl ^ färben l. siyaha boyamak
(Augenbrauen) rastik cekmek;
e Rasse kara (od. siyah) irk; zenci irki;
€ Kunst
büyücülük, gözbagcilik
(Buchdruckerkunst) tabaat, basim, tipografi;
e Liste kara liste; auf die
e Liste setzen kara listeye almak; mimlemek; mim koymak; Er steht bei der Polizei auf der
en Liste. Bu adam polisce mimli-dir. e-n
en Tag haben bozuk bir gününde olm.;
es Scha fig. hayirsiz (od. müsrif) cocuk; Auch in der besten Familie gibt es einmal ein
es Schaf. Ak koyunun kara kuzusu da olur.
er Markt karapazar, karaborsa;
es Brot siyah
ekmek; cavdar ekmegi;
es Brett iiän tahtasi; kara tahta;
er Mann l. (Schornsteinfeger) ocak süpürücüsü; ocakci
(Schreckgestalt) karakoncolos, umaci, Arap; Ki.a. öcü; in ° gehen karalar giymek; auf 2 setzen (Roulett) siyaha koymak

SCHWARZAMSEL : German Turkish

-amsel / zo. karatavuk

SCHWARZARBEIT : German Turkish

-arbeit / vergi ödemeden is görme

SCHWARZBLAU : German Turkish

-blau siyaha kacan mavi

SCHWARZBLECH : German Turkish

°blech n demir sac levha

SCHWARZBRAUN : German Turkish

-braun karayagiz, esmer; marsik gibi

SCHWARZBROT : German Turkish

-brot n siyah ekmek; cavdar ekmegi

SCHWARZDORN : German Turkish

-dorn m s. Schlehdorn

SCHWARZE : German Turkish

(I)m/f l. zenci, siyahi
(allg.) Arap, Habe?
siyah sacli adam (kiz)
bir katolik partisine mensup(II)°e n (auf der Zielscheibe) hedef merkezi; ins ~ treffen l. tarn isabet kaydetmek
fig. turnayi gözünden vurmak
(unerwartet) bös atlp dolu tutmak

SCHWARZERLE : German Turkish

bot. yapiskan kizilagac 9fahren ücreti ödemeden veya sahibinin muvafakati olmadan bir vasita kullanmak 2gcrändert siyah kenarli ^grau siyaha kacan kursuni; (Katze) tekir
grundel /
kömürcün kayasi; tokmakbas; azman kaya baligi 9haarig siyah sacli
han-del m el alti ticareti; karaborsa, karapazar
händler(in f) m el alti tüccan; karaborsaci, karapazarci
hemden pl. hist. (italien. Faschisten) siyahgömlekliler
hören n l. ruhsatname almadan radyo dinlemek
ücret vermeden (veva kaydedilmeden) derse devam etm.
kehlchen n ba^nkara; takirdayan kuyrukkakan
kiefer/fro/. Frenk cam fistik agaci
kittel m F yaban domuzu °köpflg siyah sacli
kopfmöwe / zo. karabas(-li) marti
kümmel m bot. karakimyon, cöreotu
künstler m gözbagci, sihirbaz

SCHWARZMEERHERING : German Turkish

m zo. ringa baligi; (getrockneter) frisa
pappel / bot. karakavak
plättchen n zo. karabasli ötlegen
rock m l. siyah elbiseli adam
papaz Schwarz-Rot-GoId: die Fahne ~ Almanyanm ücrenkli bayra^i
schiachtung / kacak hayvan kesme
sehen n l. ruhsatname almadan televizör kullanmak
fig. karanlik gör-mek; karamsar, bedbin olm.
seher(in/)/7? l. ruhsatname almadan televizör kullanan
bedbin, karamsar, kötüm-ser
sender m kacak radyo istasyonu
Specht m zo. siyah agackakan
wald n.pr. Karaorman, Forenuvar °weiß akli karall; ~ gemustert karyagdi Schwarz-Weiß-Rot: die Fahne ~ Almanyanm eski ücrenkli bayragi
weißzeichnung/karakalem resim
wild n yaban domuzu
wurz(-el) / bot. kara iskorcina

SCHWARZÄUGIG : German Turkish

-äugig karagözlü

SCHWATZ : German Turkish

m F yarenlik, sohbet
base / lakirdici, bosbogaz, geveze, laf kavafi; cadaloz; Was bist du doch für e-€ ~/ Ne cenesi düsük seysin! Qen l. (plaudern) yarenlik (od. sohbet) etm.; kaynatmak; tatli konusmak; (von et.) bsi söyleyip durmak
pej. gevezelik (od. bosbogazhk) etm., zirildamak, sacmalamak; cene calmak; cancan etm.
(in der Schule) fisildayarak konusmak
(plappern) dudu gibi konusmak
(ausplaudern) sir ifsa etm.
end: lustig ~ sakrak

SCHWATZHAFT : German Turkish

söz ebesi; konuskan, lafazan; agzi yayvan; dedikoducu;
es Mädchen dul kan encigi (V), 9igkeit / cene kavafligi

SCHWEBE : German Turkish

: in der ^ muallakta, askida
bahn / havat (od. asma) hat; füniküler; varagele
balken m (Turnen) denge kalasi ^n l. (in der Luft) havada serbest durmak. dolas-mak
(Vogel usw.) süzülmek
(unentschieden sein) muallakta (od. asida) kalmak; bir karara baglanmamis olm.
(auf der Zunge) dilinin ucunda olm.
(in Gefahr) tehlike icinde bulunmak
(zwischen Tod und Leben) ölümle dirim arasinda bulunmak; hayat ile memat arasinda pencelesmek; Die Sache schwebt noch immer. Bu mesele daha neticelenmedi. Sein Bild schwebt mir immer vor Augen. Hayali (od. cehresi) gözümün önünden git-miyor. 2nd:
e Schulden pl. dalgali borclar;
e Fragen pL muallakta kalan meseleler; cevapsiz kalan sorular

SCHWEDE : German Turkish

m tsvecii
en n.pr. tsvec
in /; ^^sch tsvecii
isch(-e) n (Sprache) Isvecce; hinter Qische Gardinen kommen F hum. hapishaneye düsmek; Qische Wand (Turngerät) yatay parmaklik

SCHWEFEL : German Turkish

m kükürt
äther m ehem. l. eter sülfürik
(Äthyläther) eter, lokmanruhu
bad n l. kükürt banyosu
(Kurort) kükürtlü ilicalar
blute/kükürt cicegi
faden m kükürtlü fitil ^gelb kükürt sansi
grübe / kükürt oca^i 2haltlg kükürtlü-Hölzchen n kibrit Qig kükürtlü, sülfürik
kies m min. pirit Qn l. kükürtlemek, sülfatlamak
(Schwefel beigeben) kükürtle birlestirmek
F zirvala-mak, zevzeklik etm.
rurtron m ehem. sülfit dö sut
sture/ asit sülfürik; zacyagi. karaboya; hamizi kibrit; (rauchende) oleom; vitriyol yagi; dumanli asit sülfürik; (verdünnte) kibrit suyu
Wasserstoff m asit hidrosülfürik; sülfidrik asit

SCHWEIF : German Turkish

m kuyruk °en (intr.) dolasmak, gezmek; (tr.) kavis (od. hiläl) sekline sokmak; kemer seklini vermek; seine Blicke ^ lassen gözlerini etrafinda dolastirmak; geschweift kavisli, egriltilmis;
e Augenbrauen keman kaslar ^wedeln l. (Hund) kuyrugunu sallamak
fig. tabasbus etm., yaltaklanmak

SCHWEIGEGELD : German Turkish

n hakkisüküt; sus(-ma) payi; susmalik
marsch m sessiz yürüyüs
minute / (zum ehrenden Gedenken) ihtiram vakfesi