Multilingual Turkish Dictionary

Turkish

Turkish
ŞASR : Ottoman Turkish

Seyrek seyrek dikmek

ŞASS : Ottoman Turkish

(C.: Şüsus) Balık avlamada kullanılan olta ve ağ

ŞAST : Ottoman Turkish

f. Okçuların baş parmaklarına taktıkları yüksük. * Balık oltası

ŞASIYE : Ottoman Turkish

(C.: şevâss-şasâyât) Dolu sokak

ŞAT : Ottoman Turkish

(C.: Şiyâh-Şiyât) Koyun. * Vahşi sığır

ŞAT' : Ottoman Turkish

Yerden yeni çıkan taze ekin yaprağı. Ekinlerin taze çıkan filizleri, yaprağı. * Su arkı. * Cima etmek. * Bağlayıp sağlamlaştırmak

ŞATAHAT : Ottoman Turkish

Mânevi sarhoşluk. * Kendinden geçer bir hâle gelmek ve böyle istiğrak hâlinde iken söylenen müvazenesiz sözler

ŞATATA : Ottoman Turkish

Haktan ve akıldan uzak, hadden aşan söz

ŞATBE : Ottoman Turkish

(C.: Şütab-Şütub) Hurma ağacının budağı. * Yaş ekin yaprağı. * Yarmak. * Kesmek. * Uzun boylu kadın

ŞATHİYYAT : Ottoman Turkish

Alaylı ve eğlenceli fıkra veya hikâyeler

ŞATİ' : Ottoman Turkish

(C.: Şevâti) Kenar, kıyı. Cânip, taraf, yön

ŞATİB : Ottoman Turkish

Eğri, eğik, mâil

ŞATİBE : Ottoman Turkish

Uzun boylu

ŞATİM : Ottoman Turkish

(Şetm. den) Küfreden, söğüp sayan

ŞATİR : Ottoman Turkish

Irak, uzak, baid. * Garip, yalnız, kimsesiz

ŞATR : Ottoman Turkish

Taraf, cihet, yön

ŞATRENC : Ottoman Turkish

Satranç oyunu

ŞATT : Ottoman Turkish

Irmak kenarı

ŞATIR : Ottoman Turkish

(Şetaret. den) Neş'eli. Şen. * Çevik. Hizmete koşup, her işe hazır bulunan. * Vaktiyle vezirlerin yanında giden asker

ŞAVK : Ottoman Turkish

Işık, parıltı. * Şevk

ŞAVT : Ottoman Turkish

(C.: Eşvât) Atın yelmesi ve sıçraması. * Bir tur. * İşin bir kısmı. * Sesin gidebileceği mesafe

ŞAYAN : Ottoman Turkish

f. Münasib, lâyık, yaraşır

ŞAYAN-I HAYRET : Ottoman Turkish

Şaşmağa değer. Hayret edip şaşılacak şey

ŞAYAN-I İHTİCAC : Ottoman Turkish

Delil ve isbatın makbuliyeti

ŞAYAN-I İSTİMA' : Ottoman Turkish

Dinlenilmesi iyi ve münasib olan, dinlenmeğe lâyık