Multilingual Turkish Dictionary

Turkish

Turkish
OH DEMEK : Turkish Turkish

ahata ermek

OH OLSUN! : Turkish Turkish

söz dinlemeyerek, yanlış davranarak kötü duruma düşenlere "çok iyi olmuş" anlamında söylenir

OHA : Turkish Turkish

üyükbaş hayvanları durdurmak için kullanılan seslenme

OHA : Turkish Turkish

kaba ve yakışıksız bir davranışta bulunana karşı kullanılır

ÖHÖ : Turkish Turkish

öksürme sesi

ÖHÖ : Turkish Turkish

ir kimsenin kendi varlığını belli etmek, söylenen bir şey üzerine dikkati çekmek, birine takılmak ya da biriyle eğlenmek gibi ereklerle, öksürüğü yansılayarak çıkardığı ses

OJE : Turkish Turkish

tırnak cilası

OJİT, -Tİ : Turkish Turkish

yanardağ kütlelerinde bulunan ve feldispatla birlikte bazaltların temelini kuran piroksen cinsinden mineral madde

OK : Turkish Turkish

yayla atılan, ucunda sivri bir demir bulunan ince ve kısa tahta çubuk

OK : Turkish Turkish

yön göstermek amacıyla belli yerlere konulabilen oka benzeyen işaret

OK : Turkish Turkish

kimi aygıtlarda ya da araçlarda düz ve uzun bölüm

OK : Turkish Turkish

ir dairede bir kirişin ortasından bu kirişi gören yayın ortasına indirilen doğru parçası

OK GİBİ (YERİNDEN) FIRLAMAK : Turkish Turkish

çok hızlı gitmek

OK MEYDANI : Turkish Turkish

ok atma ustalığı edinilen ya da ok atma yarışlarının yapıldığı alan

OK MEYDANINDA BUHURDAN YAKMAK : Turkish Turkish

geniş bir yeri yetersiz bir şeyle ısıtmaya çalışmak

OK MEYDANINDA BUHURDAN YAKMAK : Turkish Turkish

önemli bir iş için yetersiz olanaklardan yararlanmaya çalışmak

OK YAYDAN ÇIKMAK : Turkish Turkish

geri dönülemeyecek bir iş yapmak

OKALİPTÜS : Turkish Turkish

mersingillerden, birçok türü olan, boyu yüz metreyi aşabilen, toprağın suyunu çekerek yerin bataklık duruma gelmesini önleyen bir ağaç, sıtma ağacı (eucalyptus)

OKAPİ : Turkish Turkish

gevişgetirenlerden, belçika kongo'sunda bataklık ormanlarda yaşayan, bir metre yüksekliğinde, gövdesi kızıl kestane, bacakları beyaz çizgili bir memeli hayvan (okapia johnstoni)

ÖKÇE : Turkish Turkish

ayakkabı altının topuğa rastlayan yüksek bölümü

ÖKÇE : Turkish Turkish

topuğun arka bölümü

ÖKÇEÇENE : Turkish Turkish

oru anahtarının kola bağlı olan, setleri dışa dönük, hareketsiz çenesi

ÖKÇELİ : Turkish Turkish

ökçesi olan ya da ökçesi yüksek olan, topuklu

ÖKÇESİZ : Turkish Turkish

ökçesi olmayan (ayakkabı)

OKÇU : Turkish Turkish

ok yapan ya da satan kimse