Multilingual Turkish Dictionary

Turkish

Turkish
OMUZ, -MZU : Turkish Turkish

oynun iki yanında, kolların gövdeye bağlandığı bölüm

OMUZDA TAŞIMAK : Turkish Turkish

çok saygı göstermek, yüceltmek, övmek

OMUZDAŞ : Turkish Turkish

(genellikle iyi olmayan işlerde) arkadaş, °hempa

OMUZDAŞLIK : Turkish Turkish

arkadaşlık, dayanışma, °tesanüt

OMUZLAMA : Turkish Turkish

omuzlamak eylemi

OMUZLAMAK : Turkish Turkish

omzuna almak

OMUZLAMAK : Turkish Turkish

omzuyla dayayıp itmek

OMUZLAMAK : Turkish Turkish

(bir iş ya da görevi) yüklenmek

OMUZLAMAK : Turkish Turkish

alıp götürmek; aşırmak

OMUZLARI ÇÖKMEK : Turkish Turkish

itkin, perişan ve yıkılmış bir durumda olmak

OMUZLUK : Turkish Turkish

ütbeyi göstermek amacıyla omuzlara takılan işaret, °apolet

OMUZLUK : Turkish Turkish

gemilerde baş ve kıç bölümlerinin her bir yanı

OMUZLUK : Turkish Turkish

omza alınıp iki ucuna yük asılan kısa sırık, çiğindirik

ON : Turkish Turkish

dokuzdan bir artık

ÖN : Turkish Turkish

ir şeyin esas tutulan yüzü, arka karşıtı

ÖN : Turkish Turkish

ir şeyin esas tutulan yüzünün baktığı yer, karşı

ÖN : Turkish Turkish

ir kimsenin ilerisi

ÖN : Turkish Turkish

yakın gelecek zaman

ÖN : Turkish Turkish

giyeceklerin genellikle göğsü örten bölümü

ÖN : Turkish Turkish

enzerler arasında bakılan ya da gidilen yönde olan

ÖN : Turkish Turkish

kimi sözcüklerin başına getirilerek, sözcüğün anlamına önce olan ya da ilk kavramı katar

ON ( YA DA BEŞ) PARA ETMEZ : Turkish Turkish

değersiz

ÖN AYAK OLMAK : Turkish Turkish

ir işe ilkin başlayıp herkesi arkasından sürüklemek

ON KEZ (DEFA YA DA KERE) : Turkish Turkish

pek çok