Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
CLAUSE : English Turkish

n. cümle, cümlecik; madde, bent; fıkra

CLAUSTRAL : English Turkish

adj. manastır ile ilgili

CLAUSTRATION : English Turkish

n. bir dehlize/manastıra hapsetme eylemi

CLAUSTROPHOBE : English Turkish

n. klostrofobiden (kapalı mekanlarda kalma korkusu) muzdarip kimse

CLAUSTROPHOBIA : English Turkish

n. klostrofobi, kapalı yer korkusu

CLAUSTROPHOBIAC : English Turkish

n. klostrofobiden (kapalı mekanlarda kalma korkusu) muzdarip kimse

CLAUSTROPHOBIC : English Turkish

adj. klostrofobik, klostrofobi ile alakalı, kapalı mekanlarda kalma korkusu ile alakalı

CLAVA : English Turkish

n. bir algılayıcı antenin çubuk şeklindeki ucu (böceklerde)

CLAVAL : English Turkish

adj. bir sensör anteninin çubuk şeklindeki ucu ile alakalı (böceklerde)

CLAVATE : English Turkish

adj. sopa/çubuk şeklinde olan

CLAVATED : English Turkish

adj. sopa/çubuk şeklinde olan

CLAVATELY : English Turkish

adv. çubuk gibi, sopa şeklinde

CLAVE : English Turkish

n. müzikal sesler çıkarmak için kullanılan çubuk, vurmalı enstrümanların vurma aleti çiftinden her biri

CLAVECIN : English Turkish

n. harpsikord, eski tip piyano (müzikal enstrüman)

CLAVER : English Turkish

n. (Esas olarak İskoçça) sohbet, dedikodu; boş aylak işi konuşma

CLAVICHORD : English Turkish

n. klavsen

CLAVICHORDIST : English Turkish

n. klavsen (erken dönem müzikal enstrümanı) çalan kimse

CLAVICLE : English Turkish

n. köprücük kemiği, klavikula

CLAVICULAR : English Turkish

adj. köprücük kemiği (collarbone) ile alakalı

CLAVIER : English Turkish

n. klavye, tuşlar, tuşlu çalgı

CLAVIERIST : English Turkish

n. org çalan kimse, orkçu

CLAVUS : English Turkish

n. keskin bir alet kafanın içerisine giriyormuş gibi hissedilen keskin ağrı (Psikiyatri)

CLAW : English Turkish

n. pençe, tırnak; kıskaç, tırnaklı ayak; kavrama

CLAW : English Turkish

v. pençe atmak; yırtmak, tırmalamak, kapışmak, çekmek (zorlukla), el uzatmak, el atmak

CLAW BACK : English Turkish

v. geri almak, kaptırmamak