Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
CLINCH : English Turkish

v. sağlama bağlamak, kökünden halletmek; sıkı tutmak, sıkıştırmak; perçinlemek, yapışmak

CLINCH A BARGAIN : English Turkish

v. iyi pazarlık etmek, iyi bir anlaşma yakalamak

CLINCH A DEAL : English Turkish

anlaşmaya yaklaşmak, iş yapmak, anlaşmaya varmak, satış yapmak

CLINCH A DRAW : English Turkish

ir bağa uzanmak, berabere kalmak

CLINCHER : English Turkish

n. sorunu kökünden çözen tartışma; düğüm noktası

CLINE : English Turkish

n. iki aşırı uç arasında sürekli dizi; onların çeşidinin bir ucundan bir ucu boyunca uzanan bir sıra boyunca bir türün üyeleri tarafından gösterilen fonksiyon veya yapıda devamlı farklılıklar serisi

CLING : English Turkish

v. yapışmak, sarılmak; bağlanmak, sadık kalmak; tırmanmak, tutunmak

CLING TO : English Turkish

v. tutunmak, yapışmak, asılı kalmak; sıkı sıkı sarılmak, bağlanmak; yanında kalmak; sadık kalmak, inançlı kalmak

CLING TO SMB. LIKE A BUR : English Turkish

v. sülük gibi yapışmak

CLING TO THE TEXT : English Turkish

v. metne sadık kalmak

CLING TOGETHER : English Turkish

v. bir arada tutunmak; birlikte kalmak

CLINGER : English Turkish

n. yapışan/tutunan şey yada kimse

CLINGFILM : English Turkish

n. gıdaları ve diğer ürünleri paketlemekte kullanılan ince şeffaf kağıtlar

CLINGFISH : English Turkish

n. karnında bir emme diski olan böylelikle kayalara ve deniz kabuklularına tutunabilen küçük deniz balığı

CLINGINESS : English Turkish

n. yapışkan olma durumu, yapışkanlık

CLINGING : English Turkish

adj. sıkı, dar, yapışkan, bağımlı

CLINGING : English Turkish

n. tırmanış, tırmanma

CLINGING TO : English Turkish

ağlanma, sağlam şekilde tutunma

CLINGS TO HIM : English Turkish

ona tutunan, ana bağlanan

CLINGSTONE : English Turkish

adj. çekirdeği kendi içinde ona bağlı meyve (ör. şeftali veya erik)

CLINGSTONE : English Turkish

n. çekirdeği kendi içinde ona bağlı meyve (ör. şeftali veya erik)

CLINGY : English Turkish

adj. yapışan, yapışkan, sarılan

CLINIC : English Turkish

n. klinik, muayenehane; belirti, çözüm toplantısı

CLINICAL : English Turkish

adj. klinikle ilgili, klinik, hasta başında yapılan; objektif, tarafsız

CLINICAL DEATH : English Turkish

klinik ölüm, beyin ölümü, beynin faaliyetini durdurduğu ve yasamsal fonksiyonların yaşam destek ünitelerince kontrol edilmesi gereken ölüm