Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
DEVELOPING PICTURES : English Turkish

fotoğraf oluşturma, fotoğrafları görünür kılmak için kimyasallar içine koyma

DEVELOPMENT : English Turkish

n. büyüme, geliştirme, gelişme; tab etme; son durum; kalkınma; geliştirilmiş ürün; site

DEVELOPMENT AREA : English Turkish

geliştirme bölgesi, pilot bölge, genişletilen veya geliştirilen alan

DEVELOPMENT AREA A : English Turkish

A geliştirme bölgesi, A pilot bölge, A genişletilen veya geliştirilen alan, geliştirme sürecinde olan belirli bir alan

DEVELOPMENT BANK : English Turkish

kalkınma bankası, gelişim bankası, amacı yeni ve geliştirilmekte olan şirketler destek sunmak olan banka

DEVELOPMENT LOAN : English Turkish

kalkınma kredisi, gelişim kredisi, bir işin güçlendirilmesi ve geliştirilmesi amacıyla verilen kredi

DEVELOPMENT OF MANKIND : English Turkish

insanoğlunun gelişimi, insanoğlunun şekillenmesi, insan ırkının evrimi

DEVELOPMENT POTENTIAL : English Turkish

gelişme potansiyeli, kalkınma potansiyeli, gelişme ve büyüme olanakları

DEVELOPMENT PROJECT : English Turkish

kalkınma projesi, gelişim projesi, geliştirme projesi, bir evler grubu veya apartmanlar inşa etme planı

DEVELOPMENT STAGE : English Turkish

gelişim aşaması, gelişme safhası, son aşamaya kadar giden yoldaki parçalardan her biri

DEVELOPMENT STAGES : English Turkish

gelişim aşamaları, şekillenme veya olgunlaşma aşamaları (fiziksel, akli vs)

DEVELOPMENT TOWN : English Turkish

gelişim kenti, yeni inşa edilmiş kent

DEVELOPMENTAL : English Turkish

adj. gelişmeye yönelik; kalkınma ile ilgili

DEVELOPMENTAL BIOLOGY : English Turkish

gelişim biyolojisi, organizmaların gelişimini inceleyen bilim

DEVELOPMENTAL PSYCHOLOGY : English Turkish

gelişim psikolojisi, psikolojinin insan gelişimin aşamalarıyla ilgilenen dalı

DEVELOPMENTALLY : English Turkish

adv. gelişimsel olarak, gelişimsel bir bakış açısından

DEVEST : English Turkish

v. açmak, çıplaklaştırmak, çıplak hale getirmek, soymak, giysi veya başkaca örtüyü kaldırmak; yoksun bırakmak, elinden almak, mahrum bırakmak;
dan kurtulmak, başından atmak; hakları geçirmek; hakları iptal etmek (divest olarak da yazılır)

DEVIANCE : English Turkish

n. anormallik, olağandışılık, çarpıklık; sapkınlık, sapma, kabul edilemez davranış

DEVIANT : English Turkish

adj. normaldan sapan

DEVIATE : English Turkish

v. sapmak, ayrılmak, yoldan çıkmak, saptırmak

DEVIATED : English Turkish

adj. sapmış, anormalleşmiş, standart olandan sapmış, standarttan ayrılmış

DEVIATED FROM PROCEDURES : English Turkish

prosedürlerden saptı, olağan yöntem veya uygulamadan saptı

DEVIATED FROM THE ORIGINAL PLAN : English Turkish

orijinal plandan saptı, ilk plandan şaştı, duruma değişiklikler uyguladı

DEVIATED FROM THE PLAN : English Turkish

plandan saptı, plandan şaştı, stratejiden veya daha önceden belirlenmiş olan düzenlemeden saptı

DEVIATING : English Turkish

n. sapan, rotadan ayrılan; konudan ayrılma, konu dışına çıkma