English Turkish
DISCOTHEQUE : English Turkish
n. diskotek
DISCOUNT : English Turkish
n. indirim, iskonto, azaltma, kısa kesme
DISCOUNT : English Turkish
v. indirim yapmak, hesaptan düşmek; hesaplamak, önceden düşünmek, kırdırmak (senet), kırmak (senet); önemsememek
DISCOUNT BANK : English Turkish
n. senet kıran banka
DISCOUNT BILL : English Turkish
n. iskonto edilen senet, kırdırılan senet
DISCOUNT BROKER : English Turkish
n. iskontocu, tefeci
DISCOUNT LOAN : English Turkish
iskontolu kredi, verildiği sırada faiz oranı para miktarından daha düşük olan kredi
DISCOUNT OF BILLS : English Turkish
yapılan bir faiz ve komisyon indirimi nedeniyle banka bonolarının belirlenmiş tarihten önce ödenmesi
DISCOUNT RATE : English Turkish
indirim oranı, iskonto oranı, senedin erken tarihte ödenmesi karşılığında senet sahibinin ödediği ücret
DISCOUNT STORE : English Turkish
n. ucuza mal satan dükkân
DISCOUNT TABLE : English Turkish
iskonto oranları çizelgesi, indirim oranları çizelgesi, faiz oranları ve geri ödeme tarihinin hesaba katılarak bir borcun güncel değerinin gösterildiği çizelge
DISCOUNT WINDOW : English Turkish
eeskont penceresi, bankalara hesaplarındaki beklenmedik değişimlerin ardından verilen merkez bankasından borç para alma fırsatı
DISCOUNTABLE : English Turkish
adj. önemsiz, görmezden gelinebilir; indirime tabi tutulabilir, indirim yapılabilir, iskonto edilebilir
DISCOUNTENANCE : English Turkish
v. bozmak, şaşırtmak; yüz vermemek, soğuk davranmak, hoşgörmemek
DISCOUNTER : English Turkish
n. indirimci, mallarını düşük fiyatlardan satan tacir
DISCOURAGE : English Turkish
v. yıldırmak, hevesini kırmak, cesaretini kırmak, vazgeçirmek, hayal kırıklığına uğratmak
DISCOURAGE FROM : English Turkish
-den vazgeçirmek,
den caydırmak,
den cesaretini kırmak
DISCOURAGED : English Turkish
adj. cesareti kırılmış, hevesi kırılmış, ümit ve güveni kırılmış; vazgeçirilmiş, caydırılmış
DISCOURAGED HIM : English Turkish
onun cesaretini kırdı, onu vazgeçirdi, onu caydırdı
DISCOURAGEMENT : English Turkish
n. hevesin kırılması, cesaretin kırılması, vazgeçme; engel
DISCOURAGER : English Turkish
n. cesaret kıran, vazgeçiren, caydıran
DISCOURAGING : English Turkish
adj. cesaret kırıcı, heves kırıcı, hayal kırıklığına uğratan
DISCOURAGINGLY : English Turkish
adv. cesaret kıran bir şekilde, vazgeçiren bir şekilde, caydırarak
DISCOURSE : English Turkish
n. konuşma, söylev, nutuk; tez, araştırma
DISCOURSE : English Turkish
v. konuşmak, bahsetmek, söylev vermek; üzerinde durmak; işlemek
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani