English Turkish
ENDANGERING : English Turkish
n. tehlikeye atma
ENDANGERING ONESELF : English Turkish
kendini riske atma, kendini tehlikeye maruz bırakma, kendini tehlike altında bırakma
ENDANGERMENT : English Turkish
n. tehlikede olma durumu, tehlikeye atılmış olma durumu
ENDAORTITIS : English Turkish
n. aortun (ana atardamar) içinin iltahabı, aort iç iltahabı
ENDARTERIAL : English Turkish
adj. bir arterin iç yüzeyine ait, bir arterin iç astarı ile alakalı (Anatomi)
ENDARTERITIS : English Turkish
n. bir arterin iç yüzeyinin iltahaplanması, bir arterin iç yüzey iltahabı (Tıp)
ENDARTERIUM : English Turkish
n. bir arterin iç yüzey kaplaması, bir arterin iç yüzey astarı (Anatomi)
ENDE : English Turkish
n. Ende, soyadı; Michael Ende (
1995), Alman kurgu ve çocuk kitapları yazarı
ENDEAR : English Turkish
v. sevdirmek
ENDEAR ONESELF : English Turkish
v. kendini sevdirmek, kendisine değer verilmesini veya sevilmesini sağlamak
ENDEAR ONESELF TO : English Turkish
v. kendini sevdirmek, kendini beğendirmek
ENDEARING : English Turkish
adj. çekici, alımlı, sevecen, cazip, şefkâtli
ENDEARING ONESELF TO : English Turkish
kendini sevimlileştiren ve çekicileştiren, etki uyandıran (bir kimse üzerinde)
ENDEARINGLY : English Turkish
adv. sevgiyle, severek, aşırı derecede severek
ENDEARMENT : English Turkish
n. tatlı söz, okşayıcı söz
ENDEARMENTS : English Turkish
n. sevgi kelimeleri, sevgi sözcükleri, evcil hayvan isimleri; sevgi ifade eden eylemler, okşama, kucaklama
ENDEAVOR : English Turkish
n. Endeavor, Wisconsin'de bir köy (ABD); Endeavour Uzay Mekiği, şimdiye kadar yapılan 5’inci ve en kompleks NASA nihai harekat uzay mekiği
ENDEAVOR : English Turkish
n. uğraş, gayret, çaba
ENDEAVOR : English Turkish
v. uğraşmak, çabalamak, çaba harcamak, çalışmak, gayret etmek
ENDEAVORER : English Turkish
n. deneyen kimse, büyük çaba gösteren kimse
ENDEAVOUR : English Turkish
n. uğraş, çaba, gayret
ENDEAVOUR : English Turkish
n. çabalamak, uğraşmak, çaba harcamak, gayret etmek, çalışmak
ENDED HIS SUFFERING : English Turkish
acısını dindirme, ızdırabına son verme, sefaletten/ızdıraptan kurtarma
ENDED SUCCESSFULLY : English Turkish
aşarılı bir şekilde bitirme, muzaffer veya zafer kazanmış bir tarzda nihayete erdirme, amaçlanan bir hedefe erişerek biten
ENDED WELL : English Turkish
mümkün olan en iyi şekilde sonlanma, güzel bir şekilde yerine getirilme
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani