Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
ALL ALONE : English Turkish

kimsesiz

ALL ALONE LIKE A COUNTRY DUNNY : English Turkish

yapayalnız, izole edilmiş, tamamen yalnız

ALL ALONG : English Turkish

oyunca, her zaman, başından beri, baştan beri, öteden beri, ta başından, en başından

ALL ALONG THE LINE : English Turkish

aşından başlayarak, yol boyunca, başından sonuna kadar

ALL AMERICAN : English Turkish

adj. amerikan, özbeöz amerikalı

ALL AND SUNDRY : English Turkish

herkes, hepsi, her biri

ALL AROUND : English Turkish

her yönden, her bakımdan, her şeyi hesaba katarak, çepeçevre

ALL AROUND OBSERVATION : English Turkish

çepeçevre gözetleme, çevresel gözetim, tüm etrafın görülebildiği gözetleme için uygun olan yer

ALL AT ONCE : English Turkish

irdenbire, hep birden, aniden, hepsi birlikte

ALL AT SEA : English Turkish

adj. şaşırmış

ALL AUTOMATIC : English Turkish

adj. tam otomatik

ALL BUT : English Turkish

az daha, az kalsın, neredeyse, hemen hemen, haricinde ( in)

ALL CHANGE : English Turkish

uraya kadar (tren), son istasyon

ALL CLEAR : English Turkish

tehlike geçti, tehlike geçti işareti, alâşrm sonu

ALL COMERS : English Turkish

n. katılan herkes, gelenlerin tümü

ALL CONVENIENCES : English Turkish

tüm konforlar, tüm kolaylıklar, tüm rahatlıklar, tüm yararlar

ALL COVET ALL LOSE : English Turkish

çok isteyen, her şeyi kaybeder, her şeye sahip olmak isteyen herkes, her şeyi kaybedecektir

ALL CREATION : English Turkish

n. tüm evren, bütün kainat; yeryüzündeki her şey

ALL DAY : English Turkish

ütün gün, gün boyu

ALL DAY LONG : English Turkish

ütün gün

ALL DOLLED UP : English Turkish

v. giyinip süslenmiş, iki dirhem bir çekirdek

ALL DUTY : English Turkish

adj. çok amaçlı, fonksiyonel

ALL EARS : English Turkish

dikkat kesilmek, can kulağı ile dinlemek

ALL EMBRACING : English Turkish

her şeyi saran

ALL FIRED : English Turkish

adv. son derece