Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
ALL ONE : English Turkish

hepsi bir, aynı, hepsi özdeş

ALL OR NONE OFFERING : English Turkish

her şey veya hiçbir şey teklifi, (ABD’de) borsada halka satılmayan yeni senetleri alan kişilerin belirli bir tarihten önce tüm hisse senetlerini satmak zorunda oldukları yeni tahviller teklifi (eğer satmazlarsa tüm ihraç iptal edilir)

ALL OR NOTHING : English Turkish

hepsi veya hiç biri, her şey veya hiçbir şey, toplamı ya da hiç

ALL OUT : English Turkish

şaşırmış, yanılmış, bitkin, yorgun, elinden geleni yapan, tüm gücünü kullanan, tam, bütün, elinden gelen

ALL OUT AND OUT : English Turkish

adv. alabildiğine

ALL OVER : English Turkish

her yerde, her tarafta, her yönden, tıpkı, bitmiş, tekrar, yeniden, baştan

ALL OVER ONE LIKE A CHEAP SUIT : English Turkish

samimiyetle sahip olmak, içtenlikle ve kapsamlı bir şekilde sahip olmak (örneğin, "Mary tüm içtenliğiyle Tom’a sahipti)

ALL OVER THE : English Turkish

prep. tüm, bütün

ALL OVER THE COUNTRY : English Turkish

tüm ülkede, ülke çapında, ülkenin her yerinde, yurt genelinde

ALL OVER THE LAND : English Turkish

tüm ülkede, ülke çapında, ülkenin her yerinde, yurt genelinde, her yerde

ALL OVER THE SHOP : English Turkish

düzensizlik içinde olmak, çok karışıklık, karmakarışık, kargaşa içinde

ALL OVER THE WORLD : English Turkish

tüm dünyada, dünyanın her yerinde, dünyanın her yerinde, dünya çapında

ALL OVER WITH : English Turkish

itirmiş olmak, sonuçlanmış, tamamlanmış; bitmiş, yapılmış

ALL OVERS : English Turkish

kışkırtma, ajitasyon; sinirlilik; ürkeklik, çekingenlik; heyecanlı olma durumu

ALL PERVADING : English Turkish

tamamen istila etme, içine işleyen, sızmak; tamamen yayılmak, kaplamak

ALL POWERFUL : English Turkish

çok güçlü, her şeye gücü yeten, sınırsız gücü olan; yüce

ALL PURPOSE : English Turkish

çok amaçlı, çok yönlü, kullanışlı

ALL READY : English Turkish

adj. tamamen hazır, hazırlıklı, tüm ayrıntısına kadar hazır olan

ALL RIGHT : English Turkish

interj. fena değil, peki, olur, tamam

ALL RIGHT : English Turkish

adj. olur, tamam, iyi, güzel

ALL RIGHT : English Turkish

interj. tamam tamam, kararsız ve isteksiz anlaşma ifade etmek, (bu örnekte olduğu gibi: Çocuk: “Sinemaya gidelim. Lütfen anne!", Anne: "Öf, tamam tamam, gerçekten canım istemiyorum ama gideceğim")

ALL RIGHTS RESERVED : English Turkish

her hakkı saklıdır

ALL RIVERS FALL INTO THE SEA : English Turkish

tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer yine kürkçü dükkanıdır, neticede her şey yine aynı yerde biter

ALL RIVERS FLOW TO THE SEA : English Turkish

tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer yine kürkçü dükkanıdır, neticede her şey yine aynı yerde biter

ALL ROADS LEAD TO ROME : English Turkish

her yol Roma’ya çıkar, her şey aynı yerde son bulur, sonuç olarak tüm yollar aynı yere götürür