Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
ALLOWABILITY : English Turkish

n. hoşgörülebilir, izin verilebilir; caiz; yetki verilebilir

ALLOWABLE : English Turkish

adj. izin verilebilir, uygun, hoşgörülebilir, mübâh, indirim yapılabilir

ALLOWABLE EXPENSES : English Turkish

n. masraf gösterilebilir giderler

ALLOWABLENESS : English Turkish

n. hoşgörülebilir olma, izin verilebilir olma, izin verilebilme durumunda olma; yasallık

ALLOWABLY : English Turkish

adv. uygun olarak, hoş görülebilir bir şekilde, izin verilebilir bir şekilde; yasal olarak

ALLOWANCE : English Turkish

n. izin, müsaade; harçlık, ödenek; hoşgörü, tolerans, indirim, iskonto, hesaba katma, göz önünde tutma, handikap [spor.], avans [spor.]

ALLOWANCE FOR CASH : English Turkish

n. indirim, peşin indirimi

ALLOWANCE OF THE CLAIM : English Turkish

talebin tahsisatı, talebi kabul etmek, talebi gerçek olarak kabul etmek (Hukuk)

ALLOWED : English Turkish

adj. izin verilmiş, izinli, yetkili

ALLOWED HIM TO : English Turkish

-yapmasına izin verdi, ona olanak verdi,
yapmasına izin verdi; onun – yapmasını mümkün kıldı

ALLOWED THE APPEAL : English Turkish

temyizi kabul etti, dilekçeyi kabul etti, mahkeme kararına karşı itirazı kabul etti, önceki kararı bozdu

ALLOWEDLY : English Turkish

adv. kabul edilir bir biçimde, itiraf edildiği gibi, hiç kuşkusuz

ALLOWING FOR : English Turkish

fırsat vermek, göz önünde bulundurmak, hesaba katmak, akılda tutmak, öngörmek

ALLOY : English Turkish

n. alaşım, karışım, değeri azaltan şey, kaliteyi düşüren şey

ALLOY : English Turkish

v. alaşım hazırlamak, karışım yapmak, değerini düşürmek, bozmak

ALLROUND : English Turkish

üniversal, değişik yetenekleri olan; çok yönlü; genel, toplam, kapsamlı

ALLSEED : English Turkish

n. çok tohum üreten bitki, birkaç tohum üreten bitkiden herhangi biri

ALLSPICE : English Turkish

n. yenibahar

ALLSTATE : English Turkish

n. Illinois merkezli Amerikan ortaklığı, ABD Kanada ve Almanya’da çeşitli sigorta hizmetleri tedarikçisi

ALLTEL : English Turkish

n. merkezi Arkansas’ta bulunan geniş kablo ağları ve kablosuz teknolojiler geliştiren ve üreten Amerikalı telekomünikasyon şirketi

ALLUDE : English Turkish

v. kastetmek, üstü kapalı söylemek, taş atmak

ALLUDE TO : English Turkish

v. ima etmek

ALLURE : English Turkish

n. büyüleme, çekme, cazibe, albeni, cazip şey

ALLURE : English Turkish

v. baştan çıkarmak, ayartmak, aklını çelmek, aklını başından almak (Argo), büyülemek

ALLUREMENT : English Turkish

n. büyüleme, cazip şey, çekme, cazibe, albeni, çekicilik, çekici taraf