English Turkish
HIGH BIT RATE DSL : English Turkish
yüksek bit hızında DSL, her iki yönde de geniş bant üzerinde eşit hızda veri akışı sağlayan dijital simetrik telefon hattı
HIGH BLOOD PRESSURE : English Turkish
hipertansiyon, yüksek kan basıncı, kan basıncının anormal bir şekilde yüksek seviyede kaldığı sağlık bozulması durumu
HIGH CALORIE DIET : English Turkish
yüksek kalorili diyet, aşırı kalorili yeme
HIGH CHAIR : English Turkish
yüksek sandalye, yüksek koltuk, yüksek oturağı olan sandalye (küçük çocuklar için tasarlanmıştır)
HIGH CHOLESTEROL : English Turkish
yüksek kolesterol, kan dolaşımında kolesterol bulgusu, vücut dokusunda yağlı madde bulunması
HIGH CLASS AREA : English Turkish
yüksek sınıf bölge, zengin muhit, zengin yerleşim yeri, pahalı yerleşim yeri
HIGH CLOUDS : English Turkish
yüksek bulutlar, atmosferde yüksekte oluşan bulutlar
HIGH COMMAND : English Turkish
üst komuta, bir askerî veya başkaca bir otoritenin üst komutası
HIGH COMMISSIONER : English Turkish
yüksek temsilci, ileri düzey temsilci, yönetici veya üst düzey temsilci, bir departmanın yönetiminden sorumlu devlet görevlisi; bir devlet biriminin bir bölge veya eyaletindeki temsilcisi
HIGH COURT : English Turkish
yargıtay
HIGH COURT OF JUSTICE : English Turkish
yüksek mahkeme, bir ülkedeki en yüksek yasal otorite
HIGH DAY : English Turkish
festival, gala, panayır, tatil, bayram
HIGH DEFINITION TELEVISION : English Turkish
yüksek tanımlı televizyon, daha iyi görüntü kalitesi sağlayan yeni televizyon teknolojisi, HDTV
HIGH DENSITY : English Turkish
yüksek yoğunluk, büyük yoğunluk, aşırı yoğun olma durumu, büyük sıklık
HIGH DUDGEON : English Turkish
n. kin hiddeti, büyük kin, çok büyük öfke, çok büyük kızgınlık, büyük hiddet
HIGH ECHELON : English Turkish
yüksek rütbe, yüksek seviye, üst düzey
HIGH ECHELONS : English Turkish
yüksek seviye yetki, üst düzey yetki, üst düzey otorite
HIGH END : English Turkish
son teknoloji ürün, ileri teknoloji ürün, yüksek kalite özellikleri olan ürün
HIGH EXPLOSIVE : English Turkish
tahrip gücü yüksek
HIGH EXPLOSIVE AMMUNITION : English Turkish
yüksek infilaklı mühimmat, çok büyük miktarda patlayıcı içeren mühimmat
HIGH EXPLOSIVE BOMB : English Turkish
n. tahrip gücü yüksek bomba, tahrip bombası
HIGH EXPLOSIVE SHELL : English Turkish
yüksek infilaklı mermi, ortalamadan daha çok miktarda patlayıcı içeren mermi
HIGH FARMING : English Turkish
n. aşırı gübreleme
HIGH FAVOR : English Turkish
n. büyük lütuf
HIGH FEVER : English Turkish
n. yüksek ateş
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani