Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
HIGH LEVEL LANGUAGE : English Turkish

ileri seviye dil, (Bilgisayar) direktiflerin insan diline benzer açık bir dille yazıldığı (ve sonrasında makine diline dönüştürüldüğü) programlama dili

HIGH LEVEL OFFICIAL : English Turkish

üst düzey görevli, üst düzey yetkili, yüksek düzey memur

HIGH LEVEL PROGRAMMING LANGUAGE : English Turkish

yüksek seviye programlama dili, makine diline çevrilmiş kelimelerle yazılan programlama dili

HIGH MARK : English Turkish

n. yüksek not

HIGH MASS : English Turkish

müzikli ve görkemli ayin

HIGH MEMORY : English Turkish

üst bellek, yüksek bellek, belleğin ilk megabaytından sonraki yaklaşık 640K'lık alan (DOS sistemli bilgisayarlarda)

HIGH MEMORY AREA : English Turkish

üst bellek alanı, DOS ile çalışan bilgisayarların temel hafızalarını genişletmek için kullanılan 1 megabayttan daha fazla genişletilmiş olan ilk 64k belleği

HIGH MEMORY BLOCK : English Turkish

üst bellek bloğu, DOS ile çalışan bilgisayarların temel hafızalarını genişletmek için kullanılan 1 megabayttan daha fazla genişletilmiş olan ilk 640k belleği

HIGH MINDED : English Turkish

yüce gönüllü, asil ruhlu, alicenap

HIGH MUCKAMUCK : English Turkish

n. züppe, (Argo) önemli ve baskın kendisini beğenmiş çok etkili kimse, kendini beğenmiş mevki sahibi memur

HIGH NECKED : English Turkish

dik yakalı, balıkçı yakalı

HIGH NOON : English Turkish

tam öğle zamanı

HIGH OCCUPANCY VEHICLE : English Turkish

n. yüksek kullanımlı araç, iki veya daha fazla yolcu taşıyan araç, (otobüs araba vs gibi), HOV

HIGH OPINION : English Turkish

pozitif değerlendirme, olumlu görüş, lehte değerlendirme

HIGH PAIN THRESHOLD : English Turkish

üst ağrı eşiği, yüksek düzeyde bir acıya katlanabilme becerisi

HIGH PERFORMANCE : English Turkish

yüksek performans, üstün gayret, mükemmel performans

HIGH PITCH : English Turkish

tiz ses, yüksek hatve, büyük hatve

HIGH PITCHED : English Turkish

tiz

HIGH PITCHED VOICE : English Turkish

tiz ses, yüksek perdeli ses

HIGH PLACE : English Turkish

yüksek yer, yüksekte yer, yerden uzakta yer

HIGH PLACES : English Turkish

yüksek mertebeler, güç ve etkileme pozisyonları, nüfuz makamları

HIGH POSITION : English Turkish

yüksek pozisyon, üst mertebe, üst makam, yüksek makam, yüksek mertebe, büyük güç ve etki sahibi olunan pozisyon

HIGH POST : English Turkish

yüksek pozisyon, önemli pozisyon, yüksek istasyon, yüksek kademe, üst rütbe

HIGH POWER LASER BEAM : English Turkish

yüksek güçte lazer ışını, yoğun güçte ışık demeti üreten cihaz

HIGH POWERED : English Turkish

yüksek güçte, yüksek kuvvette, çok güçlü; enerjik