English Turkish
HIGH VOLTAGE : English Turkish
yüksek voltaj, yüksek gerilim akımı
HIGH VOLTAGE LINE : English Turkish
yüksek gerilim hattı, enerji hattı, yüksek voltaj elektik taşıyan kablo
HIGH VOLUME MANUFACTURING : English Turkish
n. H.V.M., mass production, techniques used for making larger numbers of products
HIGH WATER : English Turkish
gelgitte suyun en yüksek durumu, met
HIGH WATERS : English Turkish
giyen kimseye çok kısa olan şort (Argo)
HIGH YIELD : English Turkish
yüksek kazanç, yüksek kâr, yüksek gelir
HIGH-BROW : English Turkish
entelektüel kimse; gösterişçi kimse, kendini beğenmiş kimse
HIGH-ENERGY : English Turkish
adj. yüksek enerjili, güçlü, gürbüz; enerjik, coşkulu, hareketli; dinamik; kolayca enerji sağlayan (gıdalarda); yüzbinlerce elektronvoltu olan temel parçacıklarla ilgili
HIGH-FLOWN HEBREW : English Turkish
yüksek seviye İbranice, şatafatlı İbranice, entelektüel kelimelerle dolu İbranice, kibar İbranice söz sanatı
HIGH-FLOWN WORDS : English Turkish
akıcı kelimeler, etkili ve güzel sözler
HIGH-FLYER : English Turkish
n. yüksekten uçan, çok başarılı kimse, gözü yüksekte olan kimse, çok yüksek yerlere gelme potansiyeli olan kimse; hırslı kimse, arzulu kimse, ihtiraslı kimse
HIGH-FLYING : English Turkish
adj. yüksekten uçma, yüksekten uça bir kimsenin özelliği, çok başarılı olma, gözü yüksekte olma, çok yüksek yerlere gelme potansiyeli olma; hırslı olma, arzulu olma, ihtiraslı olma
HIGH-HANDED : English Turkish
adj. despot, baskıcı, zorba; küstah, kibirli, burnu havada; aceleci, saldırgan
HIGH-MINDED : English Turkish
asil ruhlu, alicenap, yüksek ahlak sahibi
HIGH-MUCK-A-MUCK : English Turkish
n. züppe, (Argo) önemli ve baskın kendisini beğenmiş çok etkili kimse, kendini beğenmiş mevki sahibi memur
HIGH-PITCHED : English Turkish
yüksek, tiz (ses)
HIGH-PITCHED VOICE : English Turkish
yüksek ses, tiz ses, tiz ton özellikli ses
HIGH-PRESSURE AREA : English Turkish
yüksek basınç alanı, atmosferinkinden daha yüksek basıncı olan alan
HIGH-PRESSURE JOB : English Turkish
askı yaratan iş, stresli iş, çalışanlarına çok stres yükleyen iş
HIGH-PRICED : English Turkish
yüksek fiyatlı, pahalı, fahiş fiyatlı
HIGH-RANKING OFFICIAL : English Turkish
yüksek mertebe yetkili, üst düzey yetkili, yüksek derece memur
HIGH-RESOLUTION PHOTOGRAPHY : English Turkish
yüksek çözünürlüklü fotoğrafçılık, keskin ve temiz imajlar üretimi
HIGH-RISE BUILDING : English Turkish
yüksek bina, kule yapı, gökdelen
HIGH-RISK INDIVIDUAL : English Turkish
yüksek risk grubundaki kimse, durumu bir risk teşkil eden kimse; yüksek risk alan kimse
HIGH-SCHOOLER : English Turkish
liseli, lise öğrencisi, liseye giden öğrenci (
12 sınıflar arası)
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani