English Turkish
HIGH-SPEED ANTI-RADIATION MISSILE : English Turkish
Yüksek Hızlı Antiradyasyon Füzesi, HARM, radar radyasyon kaynakları üzerine yoğunlaşan ve hedef üzerine duran füze türü
HIGH-SPIRITED : English Turkish
canlı, enerjik, şen şakrak, neşeli; cesur, cesaretli, cüretkâr, gözü pek
HIGH-STATUS OCCUPATION : English Turkish
yüksek statülü meslek, yüksek statülü iş, yüksek pozisyonlu meslek, prestijli meslek
HIGH-STRUNG : English Turkish
gergin, çok sinirli, asabi
HIGH-TECH : English Turkish
adj. ileri teknoloji, ileri teknolojili, ileri teknoloji kullanan, modern teknolojiyi kullanan; (mimari tasarımlarda) işlevsel bir tarz ve sanayi malzemesi ile yapılmış
HIGH-TECH PLANT : English Turkish
ileri teknoloji fabrikası, ileri teknoloji ürünlerin imal edildiği fabrika
HIGH-TECH STOCKS : English Turkish
n. ileri teknoloji stokları, bir şirketin ileri teknolojili stokları
HIGH-UP : English Turkish
yüksek bir konuma sahip olan, yüksek bir rütbesi olan
HIGH-VELOCITY MISSILE : English Turkish
n. yüksek hız füzesi, HVM, yüksek hızla giden füze, hızlı yol alan füze
HIGHBALL : English Turkish
n. kulüp sodası (alkollü bir içecek) ile karıştırılmış viski
HIGHBINDER : English Turkish
n. dümenci, kazıkçı, aldatan, dolandırıcı; haydut, Çinli bir organize suç örgütü üyesi
HIGHBORN : English Turkish
adj. asil, soylu, varlıklı bir ailede dünyaya gelen
HIGHBOY : English Turkish
n. (Amerikan İngilizcesi) çekmeceli yüksek dolap, ayaklı konsol, çekmeceleri olan yüksek mobilya parçası (tallboy olarak da yazılır)
HIGHBRED : English Turkish
adj. asil, soylu, iyi yetişmiş, iyi eğitim almış; davranışları iyi, iyi huylu, terbiyeli
HIGHBROW : English Turkish
n. ukalâ
HIGHBUSH : English Turkish
n. at eti yeme
HIGHER : English Turkish
adj. ileri
HIGHER : English Turkish
adv. daha yukarı
HIGHER AND HIGHER : English Turkish
daha ve daha yükseğe, yükseğe ve daha yükseğe
HIGHER EDUCATION : English Turkish
yükseköğretim, liseden sonra alınan eğitim, yüksekokul veya üniversite eğitimi
HIGHER MATHEMATICS : English Turkish
yüksek matematik
HIGHER THAN : English Turkish
-den daha yüksek,
den daha yüksekte,
den daha fazla
HIGHER-UP : English Turkish
n. yüksek makamda kimse, yüksek pozisyonda kimse, bir şirkette iyi bir mevki sahibi kimse, yüksek makamda görevli kimse
HIGHER-UP : English Turkish
adv. yüksekte, daha yüksek bir yerde, daha yüksekte
HIGHEST : English Turkish
adj. en üstün, en yüksek
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani