Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
HIGHLIGHTER : English Turkish

n. fosforlu işaret kalemi, fosforlu kalem, işaret kalemi; elmacık kemiklerini ve gözleri öne çıkarmak için kullanılan bir kozmetik maddesi

HIGHLIGHTS : English Turkish

n. röfle, hatırda kalıcı sahneler, akılda kalıcı bölümler

HIGHLY : English Turkish

adv. büyük ölçüde, çok, son derece, çok iyi

HIGHLY EXPLOSIVE : English Turkish

aşırı patlayışı, çok kolay patlayan, çok kolay bir şekilde patlayabilme özelliği olan hassas madde

HIGHLY GIFTED : English Turkish

ileri zekâlı, çok yetenekli, kabiliyetli

HIGHLY PAID : English Turkish

yüksek gelirli, yüksek maaşlı, yüksek aylıklı, yüksek ödemeyi, dolgun ödemeli, büyük miktarda aylık ödenen

HIGHLY PLACED : English Turkish

adj. kıdemli, yüksek mevkide

HIGHLY QUALIFIED : English Turkish

yüksek vasıflı, çok vasıflı, çok uygun, gerekli şartları ve vasıfları taşıyan

HIGHLY RECOMMENDED : English Turkish

çok tavsiye edilen, belli bir konuda oldukça elverişli olması bakımından çok tavsiye edilen

HIGHLY SOPHISTICATED RADAR : English Turkish

ileri teknoloji radar, tasarımı çok karışık ve ileri teknolojili olan radar

HIGHLY STRUNG : English Turkish

çok sinirli, gergin, sinir küpü

HIGHNESS : English Turkish

n. yükseklik, yücelik

HIGHRISE : English Turkish

n. yüksek bina, çok katlı bina

HIGHRISE : English Turkish

adj. yüksek, çok katlı

HIGHRISE BUILDING : English Turkish

n. yüksek bina, çok katlı bina

HIGHRISER : English Turkish

n. yüksek beton binalara ve köprü ayaklarına tırmanmak için kullanılan kendi kendine tırmanma kalıp yapısı sistemi; asansörleri olan pek çok katlı yüksek bina

HIGHROAD : English Turkish

n. anayol, cadde

HIGHSPOT : English Turkish

n. unutulamayan şey, akılda kalan şey, hatırlanan şey, bir deneyimin en unutulmayan parçası, ilginç ve önemli şey

HIGHT : English Turkish

adj. (Eski Kullanım) adlı, adı verilen, diye çağrılan

HIGHTAIL : English Turkish

v. hızla uzaklaşmak, çabucak ayrılmak, aceleyle gitmek, acele etmek, bir yeri alelacele terk etmek, kaçarcasına gitmek

HIGHWAY : English Turkish

n. anayol, ekspres yol, otoban, otoyol, karayolu

HIGHWAY CODE : English Turkish

n. trafik kuralları el kitabı

HIGHWAY PATROL : English Turkish

n. yol devriyesi

HIGHWAY ROBBERY : English Turkish

n. otoyol soygunu, üçkâğıtçılık, soygunculuk

HIGHWAY TUNNEL : English Turkish

n. otoban tüneli, içinden bir anayol geçen tünel