Multilingual Turkish Dictionary English Turkish

HIGH SEAS : English Turkish

açık deniz

HIGH SEASON : English Turkish

yüksek sezon, işin en yoğun olduğu dönem

HIGH SIGN : English Turkish

n. el işareti, uyarı el işareti

HIGH SOCIETY : English Turkish

sosyete

HIGH SPEED : English Turkish

seri, hızlı, verimli, yüksek randımanlı, ışıklı, aydınlık

HIGH SPIRITS : English Turkish

keyif

HIGH STANDARD : English Turkish

yüksek standart, iyi standart, yüksek seviye

HIGH STREET : English Turkish

anacadde

HIGH STRUNG : English Turkish

çok sinirli, sinirli, gergin, sinir küpü

HIGH SUMMER : English Turkish

yaz ortası, yazın orta zamanı

HIGH TAIL : English Turkish

v. hızla çıkmak, fırlamak, aceleci davranmak

HIGH TAXATION : English Turkish

yüksek verileme, yüksek oranlı vergileme

HIGH TEA : English Turkish

çaylı hafif yemek, ikindi kahvaltısı

HIGH TECH : English Turkish

yüksek teknoloji ürünü, yüksek teknoloji, yüksek teknoloji gerektiren

HIGH TECHNOLOGY : English Turkish

n. yüksek teknoloji

HIGH TENSION : English Turkish

yüksek voltaj, yüksek gerilim akımı

HIGH THE INSTEP : English Turkish

adj. burnu havalarda, havalarda

HIGH TIDE : English Turkish

suların yükselmesi, zirve, doruk, en yüksek nokta, denizin en yüksek olduğu durum, met

HIGH TONE : English Turkish

yüksek sesli

HIGH TONED : English Turkish

kaliteli, sosyetik, tiz, yüksek perdeli

HIGH TONES : English Turkish

yüksek tonlar, yüksek ses; sesini yükseltme, yüksek sesle itiraz etme

HIGH TREASON : English Turkish

devlete ihanet, vatana ihanet

HIGH UNEMPLOYMENT : English Turkish

yüksek işsizlik, yüksek işsizlik oranı, oldukça çok insanın çalışmadığı durum

HIGH UP : English Turkish

yüksek mevkili kimse, ileri gelen

HIGH VISIBILITY : English Turkish

n. yüksek görüş mesafesi