Multilingual Turkish Dictionary English Turkish

HIGH FIDELITY : English Turkish

doğala en yakın ses veren alet

HIGH FIVE : English Turkish

eşlik çakma, bir başarı veya kutlama işareti olarak bir kimsenin yükselttiği avuç içiyle başka birinin avuç içine şaplatması

HIGH FLIER : English Turkish

gözü yükseklerde olan kimse

HIGH FLOWN : English Turkish

süslü, şatafatlı, tumturaklı, kibirli, kendini beğenmiş

HIGH FLYING : English Turkish

adj. hırslı, gözü yükseklerde, kendini beğenmiş

HIGH FOREHEAD : English Turkish

yüksek alın, çıkık alın

HIGH FREQUENCY : English Turkish

yüksek frekans

HIGH GEAR : English Turkish

üyük vites

HIGH GERMAN : English Turkish

yüksek Almanca, üst sınıflar tarafından konuşulan temiz Almanca

HIGH GRADE : English Turkish

üstün kâliteli

HIGH HANDED : English Turkish

amirlik taslayan, keyfi, zorba

HIGH HAT : English Turkish

tepeden bakan, kendini beğenmiş, züppe

HIGH HEEL : English Turkish

adj. yüksek topuk

HIGH HEEL SHOES : English Turkish

yüksek topuklu ayakkabılar

HIGH HEELED : English Turkish

adj. yüksek topuklu, topuklu

HIGH HOLIDAYS : English Turkish

Dini bayramlar, Rosh Hashana ve Yom Kippur'u içeren Yahudi bayramları dönemi

HIGH HUMIDITY : English Turkish

yüksek rutubet, yüksek nem, havadaki yüksek nem oranı

HIGH INCOME : English Turkish

yüksek gelir, yüksek getiri, yüksek aylık, yüksek maaş

HIGH INTEREST RATE : English Turkish

yüksek faiz oranı, ödünç alınan paraya ödenen yüksek para miktarı

HIGH JINKS : English Turkish

eğlence, cümbüş

HIGH JUMP : English Turkish

yüksek atlama

HIGH JUMPER : English Turkish

yüksek atlamacı, yüksek atlayabilen, yükseğe atlayabilen kimse veya şey (özellikle de at)

HIGH LATITUDE : English Turkish

yüksek enlem, ekvatordan uzak alan

HIGH LEVEL : English Turkish

yüksek seviye, üst seviye, yüksek standart

HIGH LEVEL FLIGHT : English Turkish

yüksek seviye uçuş, üst seviye uçuş, bir hava aracının atmosferde yüksek bir seviyeden uçması