English Turkish
HIROHITO : English Turkish
n. Hirohito, (
1989) 1926'dan 1989'a kadar hükmeden Japonya'nın 124'üncü İmparatoru, 1946'da ilahi statüsünden vazgeçen ve II. Dünya Savaşı'ndan sonra Japonya'nın teslim olmasıyla anayasal monarşi hükümdarı olan imparator
HIROSAKI : English Turkish
n. Hirosaki, Japonya'da bir şehir
HIROSHIMA : English Turkish
n. Hiroşima
HIRSCH : English Turkish
n. Hirsch, soyadı
HIRST : English Turkish
n. Hirst, soyadı
HIRSUTE : English Turkish
adj. kıllı, tüylü, saçlı, diken diken
HIRSUTENESS : English Turkish
n. kıllılık, kıllı olma durumu, kıllarla kaplı olma durumu
HIRSUTIES : English Turkish
n. hirsutizm, kıllanma; kıllılık, aşırı kıllı olma durumu, kıllarla kaplı olma durumu
HIRSUTISM : English Turkish
n. hirsutizm, kıllanma; kıllılık, aşırı kıllı olma durumu, kıllarla kaplı olma durumu (hastalık)
HIRT : English Turkish
n. Hirt, soyadı; Al Hirt (
1999, Alois Maxwell Hart olarak doğan), New Orleans’tan gelen Grammy Ödülü sahibi caz trompetçi
HIRTELLOUS : English Turkish
adj. az kıllı, kılları az olan, az saçlı, saçları az olan
HIRUDIN : English Turkish
n. hirudin, tıpta kullanılan pıhtılaşmayı önleyici bir madde
HIRUDINEA : English Turkish
n. Hirudinea, sülükgiller, sülükleri de dahil eden kanlı canlı solucanlar sınıfı (Zooloji)
HIRUDINEAN : English Turkish
adj. hirudinea, sülükgiller, (Zooloji) sülükgiller (sülükleri de kapsayan kanlı canlı solucan sınıfı) ile ilgili, sülükgillere özgü
HIRUDINEAN : English Turkish
n. hirudinea, sülükgiller, (Zooloji) sülükgiller (sülükleri de kapsayan kanlı canlı solucan sınıfı) ile ilgili, sülükgillere özgü
HIS : English Turkish
pron. onun, onunki
HIS ALLY : English Turkish
onun dostu, onun müttefiki, onun partneri, onun ortağı
HIS ANGER : English Turkish
onun öfkesi, onun siniri, onun rahatsızlığı
HIS ARM WAS AMPUTATED : English Turkish
onun kolu kesildi, onun kolu ameliyatla alındı
HIS ASSOCIATES : English Turkish
onun dostları, onun müttefikler, onun partnerleri, onun ortakları, onun çalışma arkadaşları, onun arkadaşları
HIS BABY : English Turkish
onun bebeği, onun çocuğu; çok ilişik olunan veya ilgi duyulan bir şey
HIS BARK IS WORSE THAN HIS BITE : English Turkish
ne varsa dilindedir
HIS BELOVED WIFE : English Turkish
onun sevgili eşi, onun sevgili karısı, onun çok sevdiği karısı
HIS BEST : English Turkish
onun elinden gelenin en iyisi, onun becerebildiğinin en iyisi, onun kapasitesinin başarabildiği
HIS BLOOD BE ON HIS OWN HEAD : English Turkish
vebali kendi boynuna, o sorumlu tutulacak, onun ölümünden o suçlu bulunacak
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani